Bu çalışma "Eğitime Bakış" dergisinin 44. sayısındaki makaleden uyarlanmıştır. 

Denetimde Dönüşüm/Paradigma Seyri

       Bilimsel literatürde, çağdaş denetim, ‘Durumu belirleme,’ ‘değerlendirme ve ‘düzeltme-geliştirme,’ gibi üç temel ögeden oluşur. Durum belirleme sürecinde, "neler, nasıl, neden oluyor," sorularına cevaplar aranır. Kısaca, var olan durumun resmi ortaya konur. Bu süreç, amaçlara ulaşmak için veri toplama aşaması olup; verilerin toplanması, geliştirilen teknikler vasıtasıyla çok yönlü yapılır. Değerlendirme sürecinde, ortaya konulan ölçümlerin verilen bir ölçütle karşılaştırılması, belirlenen standartlara göre, sonucun tanımlanmasıdır. Geliştirme süreci ise, değerlendirme sonuçları esas alınarak, değerlendirmede belirlenen eksikler tamamlanır. Eğitim sürecini geliştirme işi de bu noktada başlar.

       Halen, Millî Eğitim Bakanlığının denetim yapısını düzenleyen yasal bir metin (tüzük/yönetmelik) bulunmamaktadır. Bunun yanında, bir önceki düzenleyici mevzuat olan (kaldırılan, 2011 tarihli) Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Müfettişleri Başkanlıkları Yönetmeliği’ne göre müfettişlerin görev ve yetkileri: “Rehberlik ve iş başında yetiştirme, teftiş ve denetim, inceleme, soruşturma ve araştırmadan” oluşmaktaydı. 20 Ağustos 2017 tarihinde yayınlanan Millî Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Yönetmeliği ile birlikte müfettiş yetkileri, sadece Bakanlık Maarif Müfettişlerine verilmiş olup; 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun, 17. maddesi gereğince müfettişlerin görev alanları olarak “rehberlik, denetim, inceleme ve soruşturma” olarak belirlenmiştir. Yeni görev dağılımında, dikkat çeken farklılık ise; “iş başında yetiştirme” görevinin çıkarılmış olmasıdır.

       Bu süreçte, teftiş sistemi adına yapılan değişim ister yapısal olarak ister personel rejimi açısından olsun, bilimsel ve bürokratik gerekçesi olmayan çalışmalardı. Değişimlerin, temelli bir anlayışa/düşünceye bağlı değişimler özelliği göstermemesinin ötesinde; mevcut bürokratik/hiyerarşik mantığın/kabulün esas alındığının varsayılması durumunda bile, bir milyonu aşkın personeli olan bir sistemin; araştırma, inceleme, soruşturma, rehberlik ve denetim görevlerinin, 450 kişilik bir müfettiş grubunca yapılmasını beklemek, bilimden ve rasyonellikten uzak bir yaklaşımdır. Kısaca denilebilir ki, şu ana kadar yapılan çalışmaların, genel olarak eğitim sistemine, özelde denetim alt sistemine hiçbir fayda sağlamamasının yanında, özellikle bu değişikliklerin ne amaçla yapıldığının anlaşılamamasından kaynaklanan belirsiz durum, çalışanları huzursuz ederek, moral ve motivasyonlarını da olumsuz etkilemiştir. Oysa eğitim sistemi içinde çokta belirgin olarak gömrülüp tanımlanabilen bu tür olumsuzlukların mevzu edilmesi bile üzücü bir durum.   

2023 Vizyonunda Teftiş

       Yukarıda belirtildiği üzere, eğitim sistemi adına yapılan değişikliklerde farklı bir paradigma ve doğru bir rota izlenemediği görülmekte olup, denetim alt siteminde de bu değişiklik, problem çözmekten ziyade yeni problemler üretmiştir. Ancak, Prof. Dr. Ziya Selçuk’un, Bakan olarak göreve gelmesiyle birlikte, ülke sathında, sistem çalışanları ve her kesimce farklı bir sinerji oluştu.  Bu noktada, sayın Bakan, eğitim işinin/problemlerinin anlık, bilimsellikten uzak, popülist bir şekilde yürümeyeceğini öngördüğü için, eğitim adına yapacağı çalışmaları üç aylık ciddi bir hazırlık sonrasında, “2023 Eğitim Vizyonu” adında planlayıp kamuoyuyla paylaştı. Yazımızın konusu olan denetim/teftiş sistemi ile ilgili yapılacakları mercek altına alalım. “Teftiş ve Kurumsal Rehberlik Hizmetleri” adı altında ele alınan vizyon metininde, nelerin yapılacağı ile ilgili olarak genel çerçeveler belirlenmiştir. 

     a) Teftiş sistemimizin, kurumsal rehberlik ile inceleme, araştırma ve soruşturma bileşenleri, ayrılarak okul gelişimine yönelik kurumsal rehberlik, özel bir uzmanlık alanı olarak yapılandırılacaktır.

    b) Teftiş süreci ve müfettişlik rolleri, öğretmen ve okullarımızın ihtiyaç duyduğu rehberlik hizmetlerini sunmak üzere yeniden yapılandırılacaktır. Bu süreçte, Millî Eğitim Bakanlığı müfettişleri araştırma, inceleme ve soruşturma görevlerinin yanında; yerinde yaptıkları yapılandırılmış gözlemler, paydaşların görüşleri, yapılandırılmış veri toplama araçlarıyla elde ettikleri verilerle oluşturdukları analiz raporlarını doğrudan okula ve Millî Eğitim Bakanlığı’na sunacaklardır. Bu raporlar, gelişim odaklı tüm paydaşlar ve ilgili birimler ile paylaşılacak, sadece hata ve eksiklik tespiti olarak değil, gelişimsel veri olarak da hizmet edecektir.

     c) Okul gelişimine yönelik rehberlik bileşeni, il ve ilçe düzeyinde de yapılandırılacaktır.

     d) Okul ve program türlerine bağlı ihtisaslaşmış, Kurumsal Rehberlik ve Teftiş dalları oluşturulacaktır.

       Öncelikle, yıllardır tartışılan temel bir konu gündeme alınmıştır. Yeni eğitim paradigmasının teftişe yüklediği, yeni bir kavram olan, “kurumsal rehberlik” ile inceleme, araştırma ve soruşturma bileşenlerinin ayrılması gerektiği vurgulanmaktadır. Metinden anlaşıldığı kadarıyla, denetim elemanına yüklenen asıl misyon, “kurumsal rehberlik” rolü olacaktır. Bundan dolayı, eğitim işinin doğasıyla uyuşmazlık, ontolojik çelişki gösteren, özellikle, “soruşturma” görevi, farklı bir uzmanlık kategorisinde değerlendirilecektir. Eğitim denetimine yüklenen asıl misyonun, okul gelişimine yönelik kurumsal rehberlik olacağı belirtilmektedir.

       Müfettişlere, okul geliştirme rolü kapsamında daha akademik/teknik yönü ağır basan çoklu veri kaynakları üzerinden araştırmalar yapma görevi verilmesi planlanmaktadır. Bu noktada, okul gelişimine yönelik rehberlik boyutunun okula en yakın yönetsel birimlerde yapılandırılacağı belirtilmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere, denetimin bir hiyerarşik yapı/rol olmaması gerektiğine dair vurgu vardır.

       Bir diğer ayrıntı ise, okul ve program türlerine göre ihtisaslaşmış, Kurumsal Rehberlik ve Teftiş dallarının ayrılacağı hususudur. Tüm eğitim sistemi içerisinde, onlarca görev alanı ile okullar bazında onlarca program ve tür bulunması nedeniyle hem görev hem de kurumsal rehberlik ve teftiş anlamında ihtisaslaşmanın sağlanacağı planlanmaktadır. Özetle, teftiş sisteminde müfettişe öğretim lideri, mentörlük ve danışma birimi rolleri verileceği anlaşılmaktadır.

       Bir tanımlama yapılırsa, yakın zamana kadar Millî Eğitim Bakanlığında uygulanagelen denetim türü ağırlıklı olarak, “uygunluk” denetimidir. Uygunluk denetimi, bir sistemin yasama organı ya da diğer yetkili kurumlarca belirlenmiş yöntemlere, kurallara ve mevzuata uygun olup olmadığının incelenmesidir. Yani, iş ve işlemlerin, standart ve kurallara uyulup uyulmamasına bakılmasıdır. Bu denetim türü ile herhangi bir yapının geliştirilmesi hedeflenemez. Millî Eğitim Bakanlığının vizyon belgesinde de belirtildiği üzere, eğitimin atölyeleri olan okulların gelişimini önceleyen, denetim türlerine yönelmesi gerekir. Bu elbette kolay olmayacaktır.

Genel Değerlendirme

         Eğitim vizyonu metninde ve muhtelif platformlardaki konuşmalarında sayın Bakan, bir şeyin altını özellikle çizmektedir. Temel sorunumuz, bir zihniyet meselesidir. Bu mesele çözülmeden, insan tasavvurumuzun paradigmatik muhtevası anlaşılmadan, dünya ile rekabet şöyle dursun, geleceğe yönelik belirlenen hedeflerin ve politikalarının başarı şansı çok düşüktür. Zihniyet meselesi çözülmeden, insan ve toplum meselesi çözülemez. Ancak, hakikati/gerçeği parçalama çabasına girişmeyen, insanın evren içindeki kutsal yerini putlaştırmayan, çift kanatlı bir varlık ve bilgi anlayışı, bahsettiğimiz zihniyet sorununa çözüm getirebilir. Zihniyet değişimi, insanın kendini yeniden inşa edebilmesi anlamı taşır ve oldukça zordur. Tıpkı, hayata yeni bir başlangıç yapmaya hazırlanan yılanın deri değiştirmesine benzer. Bu süreç, sancılı olduğu kadar risk de taşır. Evvela, benliğimizi, yargılarımızı, patolojilerimizi ciddi bir özeleştiriden geçirip, yeni duruma dönüşme konusunda kararlı olmamız gerekir. Bu, tüm toplum tarafından farkındalık gerektiren bir durumdur. Hem toplum hayatında hem de kamu görevindeki rollerde üzerimize yapışmış ve değişmesi çok zor alışkanlıklarımız var. Statik ve rutin kural ve uygulamalarla bir atılım gösterebilmek mümkün değildir. Bunun için, rutinin dışına çıkıp, fayda üretmekten ziyade, kriz üreten alışılagelmiş, kanıksanmış davranışlardan uzaklaşmak gerekir. Türk kamu yönetiminde, özellikle eğitim sisteminde, kültür haline gelmiş temel problemler mevcuttur. Eğitim sisteminin denetim bileşeni kapsamında, bu problemler çözüme kavuşmadığı takdirde, eğitim reformu istenilen sonucu vermeyecektir. Öncelikle durum tespiti ve problem alanlarının belirlenmesi gerekir.

Zafer Özer-Maarif Müfettişi