Liseye geçişte yeni sistemin adı “Eğitim Bölgesi ve Sınırsız Mahalli Yerleştirme Sistemi’nin” olarak belirlendi. Yeni bir sistem getirme gereksinimi nasıl ortaya çıktı ve bu sistem kaygıları ortadan kaldırmada etkili olacak mı?

MEB, öğrencilerin şehirlerde bir köşeden başka bir köşeye servis araçları ile öğrenci taşınmasının sakıncalarını gördü. Hafif bir kar yağdığı zaman okullar tatil edildi. Eğitim masrafları servis ücretleri yüzünden arttığı gibi, şehirlerde yoğun bir trafik terörü yaşanmasına neden oldu. Bu sorunu ortadan kaldırmanın en iyi yolu, öğrencilerin evlerine en yakın liseye gitmeleriydi.

TEOG, SBS gibi merkezi sınavlar, öğrencileri hem özel derse hem de dershaneye bağımlılığını artırdı. Çocukların spora, sanata, kültüre ve ilgi alanlarına yönelmelerini engelledi. Öğrencileri hem stresten kurtarmak hem de kültürel ve sportif faaliyetlere yönlendirmek gerekiyordu. Bu amaçla ya merkezi sınavlar kaldırılmalı ya da farklı bir formül bulunmalıydı. Merkezi sınavların dışındaki modeller, geçerlik ve güvenirlik açısından sıkıntılıydı. Bu sebeple, kısmi bir merkezi sınav daha doğru bir yaklaşım olarak görüldü.

Merkezi sınavlarda kullanılan soru tipleri çoktan seçmeliydi. Çoktan seçmeli sorularla öğrenci seçmek gerçek başarıyı yansıtmadığı yönünde bazı iddialar ortaya atıldı. Bu sorunu çözebilmek için ortaya atılan çözüm yolu açık uçlu sorulardı. Açık uçlu soruları hazırlama ve sınavdan sonra değerlendirme güçlüğü vardı. Yeni modelde çoktan seçmeli sorular bu nedenle kabul edildi.

MEB’in, ortaöğretime geçiş sistemi önerileri arasında not ortalaması, portfolyo, %5’lik başarı dilimi, ikametgâh gibi farklı modelleri de vardı. Bu modeller farklı farklı dosyalar halinde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a sunuldu ve kabul görmedi. Bu modellerin çok ciddi sorunlarının yanında kamu vicdanını derinden yaralayabilecek özellikleri vardı.

Eğitim Bölgesi ve Sınırsız Mahalli Yerleştirme Sistemi’nin, TEOG’u yürürlükten kaldıran pek çok sorunu ortadan kaldıracak niteliğe sahip değildir. Öncelikli olarak açık uçlu soruların sorulmaması, öğrencileri ve eğitim sistemini çoktan seçmeli sorulara muhtaç edecektir. Bu sistemde de merkezi sınav vardır. Sınavın içeriği ortaokulun 6,7 ve 8. Sınıflarında işlenen konuları kapsamaktadır. 90 dakikada 60 soru sorulacaktır. Arzın az talebin fazla olduğu sistemde kıyasıya rekabet yaşanacaktır. Bu durum dershaneciliğe, özel derslere olan talepte artış yaşanmasına neden olacaktır. Öğrenciler daha fazla stres, kaygı ve korku yaşayacaktır. 5 dersten 60 soru sorulması, yaklaşık her üniteden 1 soru sorulması anlamına gelir ki, bu durum sınavın ölçme ve değerlendirme açısından kapsam geçerliliğinin düşük olacağına işarettir. Türkiye’de 600 civarında nitelikli okul için merkezi sınav yapılacak, diğer okullara öğrenciler ikametgâhının bulunduğu bölgedeki 5 liseyi seçebilecektir. Nitelikli okullar nasıl belirlenecektir? Nitelikli okulun müdürü, öğrencisi, öğretmeni farklı bir statüye ve üstünlüğe sahip olacaktır. Özellikle öğretmen ve okul müdürü hak etmeden, hiçbir niteliğe sahip olmadan böyle bir statü elde edecektir. Bazı okul yöneticileri siyasileri devreye sokarak okullarını nitelikli okul statüsüne sokmak için baskı politikası uygulamaya başlayacaklardır.

Bu modellerin temel gerekçesi, ortaöğretime geçişte sınav koyarsak, eğitimin sorunlarını çözebiliriz şeklindeki akıl tutulmasından kaynaklanmaktadır. Bu model okul yöneticilerine yönelik siyasal ve sosyal baskıyı artıracaktır. Öğrenci herhangi bir liseye kayıt yaptırsa bile sınıf seçiminde baskı süreci devam edecektir. İyi olduğu iddia edilen okullar sınavla öğrenci aldığı için 10 000 civarındaki okul niteliksizdir. Bu iddiada bulunan MEB’in kendisidir. Öğrenciler bu aşamadan sonra ikiye ayrılacaktır. Nitelikli okulun öğrencisi ve niteliksiz okulun öğrencisi… Nitelikli okula giremeyen öğrencilerin velileri, niteliksiz ama nitelikli kabul edilebilecek okulların çevresinden ev alıp taşınacak, kiralayacak ya da sahte ikametgâh bildiriminde bulunup çocuklarını bu okullara kayıt ettirmeye çalışacaktır. Orta sınıf ve altı aileler, çocuklarını özel okullara göndermek isteyecektir. Sonuç olarak aile ekonomisi alt üst olacağı gibi, özel okul sektöründe patlama yaşanacaktır. Daha önceki modellerde ilköğretim düzeyinde yoğun olan özel okul sektörü bu uygulamadan sonra ortaöğretimde de hızlı bir artış gösterecektir.

Eğitim Bölgesi ve Sınırsız Mahalli Yerleştirme Sistemi’nin diğer önemli sakıncası sınavla öğrenci aldığı okullarda uygulayacağı müfredatla, niteliksiz olarak tanımladığı okullarda aynı müfredatı uygulayacak olmasıdır. Bu durum, niteliksiz okullara kayıt yaptıran öğrencilerin başarı düzeyini daha da düşürecektir. Yaşanabilecek olası sorunları çözebilmek için seviye sınıfları oluşturulabilir. Bu durum, hem okul içi hem de okul dışı baskılar yüzünden kısa vadede uygulanması imkânsızdır.

Her toplumun %5’lik üstün zekâlı bir potansiyele sahip olduğu, İsrail’in bu oranı %11’e çıkarttığı, Türkiye’de ise bu oranın %2,5 düzeyinde olduğu bilinmektedir. Merkezi sınav bu oranı yakalaması açısından önemlidir. Ancak, ders konularından soru hazırlanması ve bilişsel düzeyde soru sorulması, üstün zekâlıları yakalamada etkili olacağını sanmıyorum. Eğitim Bölgesi ve Sınırsız Mahalli Yerleştirme Sistemi’nin başlığı altında olmasa da, benzeri bir modeli daha önce yazdığım makalelerde ifade etmiştim. Önerdiğim modellerde kısıtlı düzeyde Fen Lisesi, 150 000 nüfuslu yerleşkelere bir Anadolu Lisesi, Fen ve Anadolu Liseleri için merkezi sınav, diğerleri için ise, ikametgâha göre yerleştirme yapılmasını önermiştim. Diğer liselerin müfredatının hafifletilmesi gerektiği kanaatindeyim. %70 genel lise yerine %70 mesleki ve teknik eğitim kurumu açılması gerektiği görüşümü her türlü platformda dile getirdim. Her öğrenci için sınav yapmaya gerek yok. İlk %10’luk dilimden sonra öğrenciler çoğunlukla homojen özellikler taşımaktadır. Bu öğrencilerin mahallerde niteliği artırılan liselerde eğitim görmesinin hiçbir sakıncası yoktur. Başarılı okul, bir şehir efsanesidir. Türkiye’de başarılı okul yoktur, başarılı öğrencilerin tercih edip gittikleri okullar vardır. Bu yapay algı için milyonları sınav stresine sokmak gereksizdir. Eğitim Bölgesi ve Sınırsız Mahalli Yerleştirme Sistemi’nin başarılı olması için temel alt yapı sorunlarının çözümlenmesi gerekmektedir. Eğitimde fırsat ve imkân eşitliği zedelenmemelidir. Sosyal Bilimler Lisesi ve bazı mesleki eğitim kurumları, ikametgâhın dışında olması halinde ne yapılacağı belirsizdir. Ayrıca not ortalaması ile ilgili açık bir durum söz konusu değildir.