Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Üst Düzey Kamu ve Özel Sektör Yatırım Konferansı'nda, istişarenin gayesine ulaşabilmesi için samimiyetle yapılmasının yanı sıra alınan kararların tatbik edilmesi, uygulamaya dönüşmesi gerektiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi'nin ev sahipliğinde, İİT ve İslam Kalkınma Bankası iş birliği ile İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen "İİT Üst Düzey Kamu ve Özel Sektör Yatırım Konferansı"nın açılışında, konferansın, üye ülkeler, girişimciler ve tüm İslam alemi için hayırlara vesile olmasını diledi.

Genel Sekreterlik ve İslam Kalkınma Bankası başta olmak üzere teşkilatın bu ilk Üst Düzey Kamu ve Özel Sektör Yatırım Konferansı'nın düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür eden Erdoğan, konferansa verdiği katkılar dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi'ni tebrik etti.

Katılımcıların, iki gün sürecek konferans sırasında verimli tartışmalar, istişareler yapacağını, İslam ülkeleri arasındaki yatırımların arttırılması için atılacak adımların, ticaret savaşları gibi yüzleşilen tehdit ve fırsatların konuşulacağını belirten Erdoğan, konferansta ayrıca küresel ekonomik görünümün değerlendirileceğini ve devlet adamları için ufuk açıcı kararların alınacağını söyledi.

Şimdiden konferanstan çıkacak kararların, İİT üyesi tüm ülkeler için yol gösterici olmasını dileyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Burada her fırsatta altını çizdiğim bir hususu tekrar vurgulamakta fayda görüyorum. İstişarenin gayesine ulaşabilmesi için samimiyetle yapılmasının yanı sıra alınan kararların tatbik edilmesi, uygulamaya dönüşmesi de gerekir. Bu açıdan tartıştığımız, konuştuğumuz ve karara bağladığımız hususları hep birlikte kuvveden fiile geçirmemiz son derece önemlidir. Toplantılarımız ancak bu şekilde değerlendirildiği zaman hakiki anlamını bulacak, ümmetin dertlerine deva üreten platformlara dönüşecektir.

Diğer türlü yapılan çalışmaların, burada alınan kararların etkisi çok sınırlı kalacaktır. İnşallah sizlerin, bizlerin ortak gayretiyle kendi alanında bir ilki teşkil eden İİT Üst Düzey Kamu Yatırım Konferansı'nın bu manada da iyi bir örnek olacağına inanıyorum."

- "Sadece Müslümanlar kendi aralarında zekatı verecek olsa, İslam ülkelerinde fakir kalmaz"

"Müslümanlar olarak 1,7 milyar gibi muazzam bir beşeri kaynağa sahibiz." diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Şu an dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 24'ü İİT üyesi ülkelerin vatandaşlarından oluşuyor. Nüfus yanında, doğal kaynakları ve stratejik konumuyla da İslam ülkeleri gerçekten büyük bir potansiyel barındırıyor. Burada sahip olduğumuz kapasiteyi göstermesi bakımından, bazı çarpıcı rakamları paylaşmak istiyorum. Bugün dünya petrol üretiminin yüzde 65'i, doğal gaz üretiminin yüzde 55'i, doğal kauçuk üretiminin yüzde 70'i, bilinen uranyum yataklarının yüzde 40'ı İslam ülkelerindedir. Ayrıca hurmanın yüzde 93'ü, Hindistan cevizinin yüzde 35'i, buğdayın yüzde 15'i, pirincin yüzde 17'si, baharatın yüzde 39'u da yine Müslümanlar tarafından üretiliyor.

Bu tabii zenginliklerin yanı sıra İslam ülkeleri coğrafi olarak dünya ticaret yollarının tam merkezinde yer alıyor. Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayan İstanbul ve Çanakkale Boğazları, Akdeniz'i Hint Okyanusu'na bağlayan Süveyş Kanalı, Basra Körfezi'ni Hint Okyanusu'na bağlayan Hürmüz Boğazı stratejik bağlantı noktalarından sadece bir kaçıdır. Ancak tüm bu imkanlara rağmen, İslam ülkelerinin dünya ekonomisindeki toplam payı, yüzde 10'u dahi bulmuyor. Çok daha vahimi İİT nüfusunun yüzde 21'i, yani 350 milyon kardeşimiz aşırı yoksulluk şartlarında hayata tutunmaya çalışıyor. Milli gelir ve gelişmişlik seviyesi açısından da ülkelerimiz arasında çok ciddi uçurumlar olduğunu görüyoruz. En zengin İslam ülkesi ile en yoksulu arasındaki gelir farkı 200 katı aşıyor. Demek ki Müslümanlar kendi aralarında zekat müessesesini de çalıştırmıyor. Sadece Müslümanlar kendi aralarında zekatı verecek olsa, İslam ülkelerinde fakir kalmaz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, coğrafyanın bir yanı lüks ve şatafat içinde yaşarken diğer tarafında açlık, kıtlık ve fakirliğin hüküm sürdüğünü vurgulayarak, sözlerine şöyle devam etti:

"Halbuki dünya nüfusundaki payı, yüzde 7'nin altında olan Avrupa Birliği'nin dünya ekonomisindeki payı yüzde 22'den fazladır. Yalnızca 330 milyon vatandaşı olan ABD tek başına dünya ekonomisinin yüzde 24'ünü oluşturuyor. Küresel sabit sermaye yatırımları 20 trilyon doların üzerine çıkmışken, İİT üye ülkelerinin toplam sabit sermaye yatırımları 1,5 trilyon dolar civarındadır. Bu rakamlara baktığımızda ortada çok büyük bir dengesizliğin, çarpıklığın olduğu gayet açıktır. Bu tablo aynı zamanda samimi bir öz eleştiri yapmamız gerektiğine de işaret ediyor.

Zira sorunlarımızı görmezden gelmenin, yok saymanın hiç kimseye bir faydası yoktur, olmayacaktır. Dost acı söyler ama gerçeği söyler. Ben bir dost olarak belki acı söylüyorum ama gerçeği söylüyorum. Rabbimizin bizlere bahşettiği onca imkana ve zenginliğe rağmen, neden ticarette, gelir adaletinde, yatırımlarda, dış politikada hak ettiğimiz konumda olmadığımız üzerinde hassasiyetle düşünmemiz gerekiyor. Kendi sorunlarımız için başkalarını suçlamak yerine önce kendi muhasebemizi yapabilmeliyiz. Yani hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekmeliyiz. Hiçbir komplekse kapılmadan sorunlarımızı açık yüreklilikle konuşabilmeliyiz. Kazan kazan temelinde iş birliğimizi genişletmenin, çeşitlendirmenin, ortak projelerle ticaretimizi arttırmanın yollarını aramalıyız."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye olarak zirve dönem başkanlığı sırasında bu konuda yoğun çaba harcadıklarını, özellikle İslam ülkeleri arasındaki karşılıklı ticaret ve yatırım imkanlarının arttırılması ile yasal prosedürlerin sebep olduğu engellerin ve tıkanıklıkların açılması için gayret sarf ettiklerini söyledi.

Erdoğan, aralarında İİT üyelerinin de bulunduğu bir çok ülke ile yüksek düzeyli stratejik iş birliği konseyleri, karma ekonomi komisyonları ve yüksek stratejik komiteler gibi mekanizmalar tesis ettiklerini kaydetti.