Başarılı insanların hayat hikâyeleri incelendiğinde, genellikle çok fazla disiplinli oldukları ve bu disiplin işinde de aşırı derecede fanatik davranışlar sergiledikleri anlaşılmaktadır. Nobel ödüllü Türk bilim insanı, Prof. Dr. Aziz Sancar ile yapılan söyleşide, Sancar: “Ben zekâya inanmıyorum. Çalışkanlığa inanıyorum. Başarının yolu düzenli ve disiplinli çalışmak.” olduğunu her defasında dile getirmiştir. Başarılı olan örgütlerin başarı sırrı incelendiğinde, yöneticilerin disiplinli oldukları, aşırı düzeyde disiplinli davranışlar sergiledikleri, bu disiplini örgütün üst değeri haline getirdikleri, çalışanlardan da disiplinli davranmalarını istedikleri anlaşılmaktadır.

Başarısız bir okul ile ilgili olarak, okul çalışanlarıyla konuştuğunuzda genellikle şunları duyarsınız:

Aileler eğitimsiz ve gelir düzeyi düşük. Dezavantajlı çevreden gelen çocukların ne yaparsak yapalım, öğrenme düzeylerini artıramıyoruz.

Öğrenciler ilkokulda iyi yetişmiyor. Bize boş halde geliyorlar. Doğru dürüst okuma-yazma bilmiyorlar. 4 işlemi bile biz öğretiyoruz.

Okulumuzu LGS’de %40’lık dilime giren öğrenciler tercih ediyor. Okuduklarını anlamadıkları gibi matematikte de problem çözemiyorlar. Nokta ile virgülü karıştırıyorlar. İşimiz zor.

Bu ifadelerin özünde başkalarını suçlama ve bir nebze de olsa rahatlamaya çalışma, sorumluluktan kurtulma operasyonu vardır. Bu durumda olanlar; genellikle bir reform paketi bekleme, Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitimi kurtarma reçetesine bel bağlama gibi bir saplantıya takılıp kalırlar. Bu durum fasit bir dairenin oluşumuna neden olduğu gibi, çözümsüzlüğü de beraberinde getirir. Çözüm o okulun yöneticisi, öğretmeni, velisi ve eğitici olmayan personelin, bireysel sorumluluklarını kabul edip ellerini taşın altına koymalarıyla mümkündür.

Bir ortaokulu ele alalım. Öğrenciler LGS’de 3 dersten fen, matematik ve Türkçeden 20 soruda; matematikten 8 doğru, Türkçe’den 12 doğru ve fen ve teknolojiden 9 doğrusu varsayalım. Bu doğrulara göre, okulumuz ilçe ve il ortalamasının altındadır. Bu aşamada ne yapmamız gerekir?

Öncelikle öğrenciler hakkında bilgi toplayır. Öğrencilerin, aileleri, beslenme biçimleri, ailelerin eğitim, sosyoekonomik ve sosyokültürel durumları incelenir. Güçlü bir “Aile Eğitim Programı” devreye sokulur. Okulun “Anne-Baba Okulu” programı olur. Aileleri eğitmeden çocukların eğitiminin mümkün olmayacağı gerçeğinden hareket edilir. Okul yönetimi, öğrencilerin dengeli beslenmesi için velileri bilgilendirdiği gibi yardım kuruluşlarını da harekete geçirir.

Okul eğitim-öğretime başlar başlamaz bu derslerle ilgili öğrencilere “Tutum Ölçeği” uygular. Öğrenilmiş çaresizliği olan öğrenciler saptanır ve bu sorunun giderilmesi için tedbir alınır. Ayrıca “Etkili Ders Çalışma” ve “Öğrenme” konusunda öğrencilere ilk haftalarda düzenli seminerler verilir.

Öğrencilerin, ders öncesi ön hazırlık yapmalarını sağlayıcı modüller hazırlanır. Böylece öğrencilerin alt öğrenmelerdeki yeterlik düzeyi ve hazır bulunuşluk düzeyi artırılır. Her öğrenme uygulamasından sonra, ölçme ve değerlendirme yapılır. Ölçme sonuçlarına göre, öğrencileri bir sonraki derse kadar yetiştirme programı hazırlanır. Ölçme sonuçlarına göre iyi durumda olanlara üst öğrenme ödevleri verilirken, öğrenme düzeyi düşük olanlar, iyi olanlara yetiştirmek için “Küçük Adımlar İlkesi”ne göre yetiştirme programı hazırlanır. Örneğin, kesirler konusu bir haftalık küçük parçalara ayrılıp öğretilir. Bir haftanın bitiminde bu öğrencilerin diğer arkadaşlarına yetişmesi sağlanır. Bu aşamada “Kaybedilecek Hiçbir Türk Çocuğu Yoktur.” ilkesi hayata geçirilir. Eğitim faaliyetlerinin her aşamasında süreç değerlendirme yapılır. Kontrol, değerlendirme, iyileştirme-geliştirme uygulamaları esas kabul edilir.

Eğitim-öğretim faaliyetleri sürerken, “Büyük Veri Tabanı” dışında her okulda, her öğrenciye özgü “Küçük Veri Tabanı” oluşturulur ve her öğrencinin öğrenme ve disiplin sorunlarına özgü müdahalelerde bulunulur. Bu süreçte tıp alanındaki yaklaşım kullanılır. Her öğrenciye özgü sorun çözme yaklaşımları devreye sokulur. Örneğin, hiperaktif olan Ali ile dikkat eksikliği olan Merve farklı bir tedavi yöntemine tabi tutulmuş ya da ilgili birimlere yönlendirilmiş olur.

Okulda her uygulamanın üzerinde her öğretmenin ciddiyetle ve sorumlulukla sürdürmesi gereken politika, “Anadil Okuryazarlığı”dır. Her derste okullara göre ilkokulda 4, ortaokulda 8, lisede 12 kavram öğretilmeli, öğretilen kavramlar günlük hayata aktarılmalı, öğrencilerin sözlü ve yazılı ifade becerilerini kazanma sürecinde işe koşulmalıdır. Sözlü ifade becerilerinin yanında yazma, dinleme ve dilbilgisi-imla becerileri de geliştirilmelidir. Anadil okuryazarı olmayan öğrenci ne matematiği, ne yabancı dili ne de sosyal bilgileri anlayabilir. Ayrıca okulda yazma, okuma ve konuşma etkinlikleri sosyal etkinlikler kapsamında işe koşulmalıdır. Örneğin, TEDX gibi konuş, Masal Anlat…

Okulda iş birliğine dayalı öğrenme, araştırma, merak ve sorgulama gibi beceriler öğrencilere kazandırılır. Bu aşamada en çok işe koşulması gereken bireysel ve iş birliği içinde öğrenme ekosistemi, habitatı oluşturmaktır. Öğrencinin kelime dağarcığını geliştirme, tam öğrenme, araştırma yoluyla öğrenme gibi teknikler işe koşulur.

Öğretmenlerin bu aşamada okul yönetimi, veliler ve eğitici olmayan personelle iş birliği halinde çalışması, istikrarlı olması ve disiplinden asla taviz vermemesi gerekir. Ölçme ve değerlendirme sonuçlarını iyi analiz edilmesi, her çocuk için ayrı ayrı gelişim planı yapılması, zümreler arası iş birliğinin artırılması, akademik başarının artmasında önemli rol oynar. Okulda somut, ölçülebilir başarı elde edilmeye başladıkça, öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin morali düzelmeye, daha fazla motive olmaya başlarlar.

Eğitimde kurtuluşun yolu; sihirbaz teknikler bulmak, sloganlardan medet ummak, sık sık müfredatı, ders-araç gerecini değiştirmek, öğretmenleri suçlamak, okul yöneticilerini günah keçisi ilan etmek değildir. Eğitimde kurtuluşun yolu; sıkı disiplin, istikrar, kararlı eğitim uygulamaları, süreç değerlendirme, iş birliği ve eş güdümü sağlamaktır.

Okulda başarının anahtar sözcüğü sıkı ve fanatik disiplin uygulamalarıdır. Finlandiya, Türkiye gibi pek çok eğitim uygulamasını Amerika’dan almıştır. Amerika da, Türkiye de, bu eğitim uygulamalarını hayata geçirmiş sonra da vazgeçip başka bir modele geçmiştir. Finlandiya bu modelleri önce yapısına uyarlamış sonra da istikrarlı ve fanatik disiplinle uygulamıştır. Eğitimde iyileşme için uzun döneme ve sabırlı olmaya ihtiyaç vardır. Aksi taktirde her yaptığının sonucunda vazgeçen, maymun iştahlı davranışlar sergileyenler başarılı olamazlar

Fanatik disiplin, Jim Collins (2002) “İyi’den Mükemmel Şirkete” kitabında ifade ettiği otobüs metaforu ile tutarlılık göstermesi gerekir. Collins (2002) otobüs metaforunda doğru insanları seçmek, doğru insanları otobüse almak, doğru insanları doğru koltuklara oturtmak ve yanlış insanları otobüsten indirmenin gerekli olduğunu, bu şekilde davranışlar sergilendiğinde, mükemmel şirkete dönüşebileceğini ifade etmektedir. Otobüs metaforundaki ölçütler fanatik disiplin davranışlarının örgütsel ortama yansıması ve örgütsel amaçlardan hiçbir zaman taviz verilmeden uygulanmasıdır. Kamunun personel politikasının, okullardaki yansıması gözönüne alındığında, bir okul yöneticisinin otobüs metaforunu hayata geçirmesi imkânsızdır. Ancak özel okulların bu konuda hareket serbestisi vardır.

Başarılı insanların hayat hikâyeleri incelendiğinde, karşınıza çıkan en önemi özelliklerinden birisi IQ’dan daha çok EQ’nun yüksek olduğu, dayanma, savaşma, yılmazlık ve mücadele güdüleri ile farklılık gösterdikleri anlaşılmaktadır. Fanatik disiplin, kararlı disiplin duygusal zekânın bir özelliğidir ve başarının olmazsa olmaz koşuludur.

Sonuç olarak okulda başarı isteniyorsa, öğrencilerin temel becerileri kazanması konusunda yeterli düzeyde kararlılık varsa, okulda öncelikle okul yöneticisinin disiplinli olması gerekir. Daha sonra okul yöneticisi bu disiplinli davranış örüntüsünü öğretmenlere, öğrencilere ve velilere yansıtması, okulun değeri haline dönüştürmesi önemlidir. Kararlı, fanatik disiplin, öğrencilere değer kazandırmanın, kaynakları etkili kullanmanın ve performansı arttırmanın en gerçekçi yoludur. Kararlı, fanatik disiplin uygulamaları doğru strateji, yöntem ve teknik ile desteklenmediğinde, somut sonuçlar üretemez ve beklenen katma değeri yaratamaz. Bu aşamada, öğrenme ve öğretme üst değer haline dönüştürülmeli, öğrenen örgüt olma ve öğrenmeyi öğrenme, örgüt kültürünün en önemli değişkeni olmalıdır. Okulda akademik başarının artması öz güveni artırdığı gibi, dayanışma ve ortak sorun çözme uygulamalarını da artırır. Bu durum, okulun sorun çözen ve kendi kendine yeten örgüt olmasında etkili rol oynar.

Kaynakça

Collins, J. (2002). “İyi’den Mükemmel Şirkete. (Levent Cinemre, Çev.). İstanbul: Boyner.