Meritokrasi, liyakatli yönetim demektir. Hak edenlerin, hak ettikleri makamlara gelmesini ifade eder. Türklerin tarihi incelendiğinde; meritokrasinin hakim olduğu, yetenekli ve yetkin olanların iş başına geldiği görülmektedir. Sultan Alparslan’ın veziri Nizamülmülk Türk olmamasına rağmen, Çağrıbey’den başlayarak Melikşah’a kadar üç kuşak vezirlik yapmış bir şahsiyettir. Aynı şekilde Osmanlı Devleti’nde Kuyucu Murat Paşa, Sokullu Mehmet Paşa, Pargalı İbrahim Paşa gibi Enderun’dan yetişmiş ve devletin önemli makamlarında hizmet etmiş kişiler vardır.

Meritokrasinin eğitime yansımış hali, IQ düzeyi yüksek ve çalışkan olan öğrencilerin okullarını bitirdiklerinde sosyal statüsü ve geliri daha yüksek olan mesleklere ve statülere kavuşması anlamına gelir. Türkiye’de üniversite sınavında %1’lik dilime girememişseniz, iyi bir üniversiteye kayıt yaptırma şansınız azalır. İyi bir üniversiteyi bitirmiş olmanız, iyi bir iş bulma olanağına sahip olacağınız anlamına da gelmez. Türkiye’de özel sektör ve sanayi gelişmediği için, en büyük istihdam eden kuruluş devlettir. Devletin kurumlarında istihdam edilmenin en nesnel yolu KPSS’dir. Bu sınavda aday yüksek başarı sergilese bile mülakatta elenme ihtimali oldukça yüksektir.

Devlet meritokrasiyi sağlamak için, zekâ düzeyi ve çalışkanlığı yüksek olan öğrencilere pozitif ayrımcılık yapabilir. Bu durumda, ülkenin en önemli stratejik üstünlüğü olan üstün zekâlıları eğitme ve ülkeye kazandırma fırsatı ortaya çıkar. Meritokrasi ön plana çıkarılmadığında ya da ihmal edildiğinde, bu tür öğrencilerin kaybedilme riski de artar. Bu bağlamda meritokrasinin faydaları ve topluma olan olumlu katkıları kabul edilir ve etik bağlamda da desteklenir.

Meritokrasinin okullarda uygulanması sürecinde hak eden herkese, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda eşit ve adil şans verilmesi gerekir. Bu aşamada tüm çocukların eşit ve adil bir şekilde desteklenmesi, kamusal kaynakların eşit ve adil bir şekilde paylaştırılması önerilir. Ancak, buradaki eşit ve adil ifadesi, eşitsizliğin ve adaletsizliğin de kaynağı olabilir. Eğitimli ve gelir düzeyi yüksek olan bir ailede yetişen bir öğrenci ile eğitimsiz ve dezavantajlı bir ailede yetişen öğrenciye eşit miktarda kaynak ayırmak sadece kâğıt üzerinde bir eşitliği ifade eder ki, bu durumda eşitsizliğin ve adaletsizliğin sebebi olur.

Eğitimde eşitlikçi meritokrasi de, dezavantajlı bir bölgede doğan ve dezavantajlı bir ailede yetişen öğrenciye, avantajlı bir bölgede doğan ve yetişen bir öğrenciye göre daha pozitif ayrımcılık yapılması gerekir. Herkese eşit miktarda sunulan hizmet görünürde eşitlik sağlasa bile, özünde eşitsizliğe neden olabilir. Bu sebeple eşit olan daima adaletli olmayabilir. Ayrıca, eğitimde eşitlikçi meritokrasinin en önemli meydan okuyucuları arasında ailenin eğitime olan duyarlılığı, sosyokültürel çevre, özel ders ve fazladan yapılan destek, eşitliği bozmada etkili olur.

Meritokrasi, doğuştan getirilen zekânın, bireyin sosyal statüsünü ve gelirini etkilemesi normal olarak değerlendirilebilir. Liyakatli ve çalışkan olanların nesnel ölçütlerle belirli makam ve mevkilere gelmesi de beklentilere uygun bir durum olarak ele alınabilir. Hatta bu kişilerin daha iyi maaş almaları, ekonomik durumlarının da iyi olması kabul edilebilir. Buradaki sorun, meritokrasinin boncuğu olamayan, çok fazla zeki ve çok fazla çalışkan olmayan kitlelerin nasıl yaşadığı ya da nasıl bir hayata layık görüldüğüdür. Elbette ki çok özel becerileri ve yetenekleri olan kişi ile aynı şartlarda yaşaması beklenemez ama dezavantajlı kesimin de insanca yaşama, beslenme, sağlık hizmetlerinden yararlanma ve geleceğinden emin olma gibi hakları olması gerekir. Eğer bu politikalardan uzak bir yönetim varsa, meritokrasi din gibi algılanıyorsa, zeki ve çalışkan olmayanların yaşam hakkı gasp ediliyor anlamına gelir.

Eğitim bir kamu hizmetidir. Özel okul, özel dershane, özel ders ve özel üniversite gibi kavramlar bu süreçte göz önüne alınmaz. Singapur ve Finlandiya’da özel okul yoktur fakat bu iki ülke, PISA ve TIMSS gibi uluslararası sınavlarda üstün başarı sergilemektedir. Eğitim para ile verilen bir hizmet olarak algılanmaya başladığında, eğitimde eşitlikçi meritokrasi ortadan kalkar. Üniversite sınavında %1’lik dilime giren bir öğrenci, okuyup mühendis olduğunda, %60’lık dilime giren, aynı mühendisliği özel üniversitede okuyup aynı diplomaya sahip olan kişiler olabilir. Bu aşamada %60’lık dilime giren, kamu üniversitesine kayıt yaptıramayan, ailesinin ekonomik durumu iyi olmadığı için hayallerine veda eden öğrencilerin sayısında artış yaşanabilir.

Eğitimde eşitlik politikalarından ziyade, adaletli politikalar sergilemek, dezavantajlı bölgedeki çocukları desteklemek gerekir. Bu amaçla “Erken Çocukluk Eğitimi”, “Okul Öncesi Eğitim”, “Temel Eğitim” ve “Mesleki ve Teknik Eğitim” uygulamalarına ağırlık vermek, dezavantajlı bölgelere kaynak ayırmak ve nitelikli öğretmen ve yöneticileri, dezavantajlı bölgelere göndermek ve istihdam etmek gerekir. Eşit ve adaletli bir meritokrasi için, kaynakların adaletli dağıtılması önemlidir. Öğrenciler arasındaki eşitsizliği destekleyip daha sonra da meritokrasiden bahsetmek, toplumun zekâsı ile dalga geçmekten başka bir şey değildir.

Meritokrasi karşıtları, belirli bir liyakat tanımının, diğerlerini dışlayan yeni bir seçkinci sınıf oluşturduğunu savunmaktadır. Michael Young’ın ifade ettiği gibi, meritokratlar, bulundukları yerlere kendi çabaları ile geldiklerine inanmaya teşvik edilirler. Bu nedenle zenginlerle fakirler arasındaki farkı daha da artıran, kendi kazandıklarının daha da artması gerektiğine ilişkin ahlaki bir üstünlük ve haklılık duygusuna kapılırlar (Young, 1958; akt. Ng, 2019, s. 91). Bu durum eğitimle teşvik edildiğinde, meritokrasi sınıfsal eşitsizliğin ve kast sisteminin meşrulaştırıcı olur.

Singapur ve Finlandiya’da en başarılı okulla en başarısız okul arasındaki başarı farkı 10 puan civarındadır. Bu fark Türkiye’de 50 puan ile ifade edilir. Singapur ve Finlandiya’da makas daralırken Türkiye’de makas daha fazla açılmaktadır. Bu duruma göre, eğitimde eşitlikçi meritokrasinin sağlanamadığı, eğitim yoluyla sınıfsal farklılaşmanın yoğun yaşandığı ifade edilebilir. Eğitimde eşitlikçi meritokrasinin sağlandığının en önemli ve bariz göstergesi, en iyi ile en başarısız olan okullar arasındaki farkın azalmasıdır. Bunun için kamusal kaynakların işe koşulması, ek tedbirlerin alınması ve ek uygulamaların artırılması gerekir.

OECD’ye göre eğitimde en yüksek performansı sergileyen eğitim sistemleri, yüksek kalite ve eşitliği birleştiren sistemlerdir. Bu tür eğitim sistemlerinde öğrencilerin büyük çoğunluğu, sahip oldukları sosyoekonomik geçmişlerinden daha çok, yetenek ve motivasyonlarına bağlı olarak üst düzey bilgi ve becerilere ulaşabilmektedir. Eşitlik açısından Singapur, OECD ortalamasının çok az üzerindedir. Ancak Singapur’un öğrenci başarısı, OECD ortalamasının çok üstündedir. Singapur, Finlandiya ile karşılaştırıldığında çok farklı bir özellik göstermektedir. OECD verilerine göre Singapur eşitlik açısından, OECD ortalamasının biraz üzerinde olmasına rağmen, Singapur’da eşitlikçi meritokrasi üst düzeyde uygulanmaktadır (Ng, 2019, s. 98). Bu duruma göre okullar arasında eşitlikçi meritokrasi politikaları uygulandığında, akademik başarının topyekûn artması sağlanmaktadır.

Meritokrasinin olmadığı bir ülke de kaos, kargaşa ve adaletsizlik kol gezmeye başlar. Bilgisizlerin yetkili, yetkililerin bilgisiz olduğu bir ülkede vatandaş olmak, seçmen olmak, hukukun üstünlüğüne inanmak, vergi vermek, askere gitmek gibi temel hak ve sorumluluklar sorgulanır. Aidiyet duygusu ortadan kalkar ve çatışan değerlerin, inançların siyasal çekişmelerin yoğun olduğu bir topluma doğru evrilme ortaya çıkar.

Özel sektörün okul ve hastane açma talebi, ekonomik politikalar, serbest piyasa ekonomisi bağlamında ele alındığında engellenemez. Özel sektörün hastane açmasında, okul açmasında bir sorun yoktur. Sorun kamuya ait hastanelerin, kamuya ait okulların kaliteli sağlık ve eğitim hizmeti verememesindedir. Kamu eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerinde kaliteyi artırdıkça, özel sektörün yatırımlarına yönelik talepte de düşme meydana gelmeye başlayacaktır. Bireyler arasında eşitsizliği yaratıp daha sonra da eşitlik politikalarını desteklemeye kalkışmak, toplumdaki katmanlar arasındaki sorunların çözülmesine katkıda bulunmayacaktır.

Sonuç olarak bir toplumda layık olanların, liyakatli olanların üst düzey görevlere gelmesinde bir sorun yoktur. Aksi durumlar sorun kaynağı olur. Meritokrasiye müdahale etmeden kendi mecrası içerisinde evrilmesi de, eşitsizlik ve adaletsizlik anlamına gelir. Kamusal kaynakları eşit ve adaletli dağıtmadan meritokrasi sağlamaya çalışmak, kast sistemi oluşturmak ve sınıf yaratmaktır. Herkese eşit ve adaletli fırsat sunmak kadar, dezavantajlı öğrencilere pozitif ayrımcılık yapmak, ek kaynaklarla desteklemek, eşitlikçi meritokrasi anlamına gelir. Kamu dezavantajlı bölgede doğup büyüyen çocukların hiçbirisini kaybetmeden topluma kazandırmaya çalışması, en iyi oyuncularını (öğretmen ve yönetici) bu bölgeye kaydırması, eğitimde eşitlikçi meritokrasi yaratma açısından önemlidir. PISA ve TIMSS gibi uluslararası sınavlarda en başarılı olan çocuklar eğitimde eşitlikçi meritokrasinin yaratıldığı ülkelerdedir. Türkiye yıldız oyunculara yaptığı yatırımın dışında yıldız olmayanlara da yatırım yaptıkça makas daralacak ve başarı ortaya çıkmaya başlayacaktır. Eşitlikçi meritokrasi yaratma hedefi, üstün özellikleri olan öğrencileri diğer öğrencilerle aynı kulvara çekmek değil, dezavantajlı öğrencileri onlara yaklaştırmaktır. Bu aşamada özel eğitime muhtaç olanlara ulaşmak, bu çocukları kendi kendilerine yeter hale getirmek, öz yönetim becerilerini artırmak da eğitimde eşitlikçi meritokrasi bağlamında ele alınabilir. Meritokrasinin önemini vurgulamak için aşağıdaki kıssa önemli mesajlar içermektedir: Çok fazla başarılı olmayan bir medrese öğrencisi mezuniyet aşamasına geldiğinde, hocasına: Hocam, kadı olmak istiyorum. Hem de çok, der. Hocası, öğrencinin kapasitesini bildiği için, kadı olmasının mümkün olmadığını düşünür ve şöyle cevap verir: Sen bu halinle kadılık makamına çıkamazsın ama belki kadılığı senin seviyene indirebilirler… Meritokrasinin olmadığı ülkelerde ayaklar baş, başlar ayak olur.

Kaynakça

Ng, Pak Tee (2019(. Singapur Eğitim Sistemi. (Ali Ünal, Ümit Cura, Çev.). Ankara: Anı.