Kışkırtıcı bir tanımlama-isimlendirme olarak karşımıza çıktı “Eğitim Bir Kitle İmha Silahı” kitabı…İlkin ve halende kitabın derdinin ne olduğu tam anlaşılmış değil. Yeterince de okunup mütalaa edilmedi sanırım. Bakanlığımız sene başı mesleki çalışmalar kapsamında öğretmenlerimize yönelik bir dizi çalışma programlamıştı. Bir önceki yazımda ana hatlarıyla bu programı değerlendirmiştim. Gerçekten uygulanabildiği takdirde güzel bir planlama olmuştu. Lakin, planlamada temel bir eksiklik göze çarpmıştı; bu programdan daha öğretmenler tatile girmeden Haziran ayı sonunda hazırlanıp haberdar edilmeliydi.  Program içerisinde okunması önerilen kitaplar ile izlenilmesi önerilen filmler de vardı. Önerilen kitaplardan en çarpıcı olanı ise ABD’li emekli öğretmen John Taylor Gatto’ nun yazdığı    “Eğitim Bir Kitle İmha Silahı”  adlı eseridir. İşin daha çarpıcı yanı ise bakanlığımız bu kitabın “alternatif bir eğitim yaklaşımı” olarak tüm öğretmenlerce okunarak tartışmalarını istenmesiydi.  (Planlama eksikliği: Kitabın bir değerlendirmeye tabi tutulması için aylar öncesinden okunması gerekirdi. Bakanlığın kitabı metin olarak tedarik etmesi bence daha uygundu) Bildiğim kadarıyla kitap tam okunmasa da hakkında bir şeyler söyledi. İşin daha enteresan yanı ise, bu kitabın yayınlanmasına vesile olup, kitaba sunuş metnini yazan kişinin Talim Terbiye Kurulu Başkanı Sayın Alpaslan Durmuş olmasıdır.

       Ülkemizde yayınlanıp(çevrilip) yaygın olarak bilinen benzer içerikte, zorunlu eğitime/okul eğitimine karşı çıkan ve halen piyasada bulunabilen iki kitap daha bulunmaktadır. İlki, aslen Avusturyalı bir rahip olan Ivan lllich’ in “Okulsuz Toplum” adlı kitabıdır. Diğer kitap ise Catherine Baker’ ın zorunlu eğitime karşı çıkarak, okula göndermeyi reddettiği kızına, bu kararı onun adına alırken ne gibi duygu ve düşünceler içinde olduğu anlatmak istediği, onu ne için okula göndermediğini anlattığı “Zorunlu Eğitime hayır” adlı kitabıdır.  Her iki kitap, düşünürler ve eğitimcilerin gündemini her daim meşgul etmiştir. Bu kitaba bir yenisi daha eklenerek, üstelik Milli Eğitim Bakanlığınca ısrarla okunması istenilen John Taylor Gatto’ nun “Eğitim Bir Kitle İmha Silahı” adlı eseri tartışmaya yeni bir boyut kazandırmıştır.

       Bazı akademik kesimlerce de eleştiri geldi bu kitap için.  Milli Eğitim Bakanlığı böyle bir kitabı öğretmenlerin okuması için nasıl olur da tavsiye eder diye.  Çünkü kitap baştan sona zorunlu eğitime karşı argümanlar üzerine kurgulanmış.

       Kitabın ana derdinin ne olduğuna açıklık getirecek kritik bazı bölümlerini aktaralım.

       On ana başlıktan oluşan kitapta öncelikle Amerikan Eğitim/Okul Sisteminin var oluş nedenine açıklık getirmeye çalışır.  Doğrudan modern eğitimin gerçek amacını tanımlarken altı farklı işlevden bahseder. Birincisi, okulların iktidara nasıl tepki vereceğine dair sabit alışkanlıklar ürettiği “Hizaya sokma İşlevi” İkincisi, çocukların mümkün mertebe birbirine benzetildiği “Bütünleştirme İşlevi” Üçüncüsü, her öğrenci için toplumsal rollerin belirlendiği Tanımlama veya Yönlendirme işlevi” Dördüncüsü, rolleri belirlenen öğrencilere, yapacaklara işlerin gereği kadarınca “Farklılaştırma İşlevi”  Beşincisi, Darwin’ in “avantajlı Irklar” şeklinde adlandırdığı doğal seçim kuralı gereği türün devamını sağlayacak imtiyazlıların seçildiği “”Seçme işlevi”  Altıncısı, Yapılan elemeler sonucunda oluşturulacak toplumsal sistem gereği, elit grubun oluşturulup, eleğin altında kalanların nasıl kontrol altında tutulacağının, her hangi bir itirazda bulunmadan nasıl itaatkar işgücü ordusu haline getirileceğinin belirlendiği “hazırlama İşlevi olarak sınıflandırır.

       Gatto ABD’ nin kuruluş ve gelişme aşamalarında dünyayı idare eden Rockefeller gibi baronların zorunlu eğitimi kendi kurdukları sisteme eleman yetiştiren mekanlar olarak tanımlamakta ve bunun dayanaklarını kendi ifadeleriyle desteklemektedir. Bu noktada İnsan davranışlarını kontrol etme noktasında çokça tanınan Edward Thorndike ve özellikle Benjamin Bloom gibi davranış bilimcilerden nasıl istifade edildiğini anlatır. 

       Kitlesel üretim gerçeğinin sonucu oluşan sanayileşme devrimi ile birlikte artık üretimimin sadece insan ihtiyaçlarını karşılanmasıyla sınırlandırılmayacak, tersine üretim ihtiyaçlarına göre insanın arzularının kamçılanacağını belirtmek suretiyle kapitalist üretim modeline doğrudan bir eleştiri yapmaktadır. Eğitim adına bireylerde oluşturulması gereken kendi kendine yetme, yaratıcı zeka, cesaret, yeterlilik gibi öncü erdemlerin yönetimlerin otoritesini tehdit ettiğini, bunun yerine iş adamları ve politikacıların işine yarayan ve üretim alanına insan kaynağı oluşturan okula endüstrinin bir kolu olarak bakıldığını belirtir. “…Dev Amerikan askeri gücü, aslında Amerikan vatandaşını tehlikelerden korumak  amacına hizmet etmiyor….” 

       Zorunlu okul öğretiminin katı aptallıkları, düz mantıkları, çan eğrileri, zil sesleri, testleri ve çoktan seçmeli aşağılamaları olduğunu söyleyen Gatto gerçek eğitimin ancak kendinin farkına varma temeli üzerine kurulabileceğini belirterek, kendi hakikatini bilmez isen zavallı bir insan kaynağından başka bir şey olunamayacağını ifade eder. “Okulu bir şartlanma laboratuvarı olarak düşünün, doğuştan biricik türünün tek örneği olan bireylere bir yığın gibi davranma; daima can sıkıntısını, kıskançlığı ve sınırlı bir yeterlilik düzeyini, insan oluşun doğal bir şartıymışçasına kabullenme yapıldığı bir yer. Kurduğumuz resmi ekonomi, aynı düzeye indirgenmiş ruhsuz, pasif, endişeli, dostsuz, ailesiz insanlar stoğunun durmadan yenilenmesini ister.”

       Okulun çocuklara narkozlar verilen mekânlar olduğunu da belirten Gatto, evrensel boyuttaki problemlere de değinir. Okul eğitiminde, emperyalist ülkelerin dünya ölçeğinde icra ettikleri katliamları maniple etme aracı olarak da kullandığını belirterek;  “…İngilizler tarafından imal edilen ve adına Irak denen çakma ülkedeki Sünniler ve Şiilerde olduğu gibi bunlarda da anlaşılmazlığa bir çözüm bulunmamaktadır. Bu yüzden belli aralıklarla şiddet yeniden sahne almaktadır. Bunu niçin bilmiyorsun Murray?...” sorusunu sorar. Bu gerçeklerin okullarda anlatılmadığına vurgu yapar.

       Otuz yıllık öğretmenlik sonunda Gatto; “Otuz yıllık öğretmenlik kariyerimin ilk ayından itibaren, girdiğim sınıflarda entelektüel gücün, yaratıcı sezginin ve iyi karakter seviyesinin hep azaldığını ve aslında benim de tam olarak bu iş için para aldığımı fark ettim. Ben dev bir hapishanede katiplik yapıyordum, kurallar ve prosedürler de gardiyanlık” diyerek ciddi bir özeleştiri de bulunur.

       Gatto’ nun kitabından alıntılanacak bir çok husus var. Kitabın hakikaten herkes tarafından okunmasında fayda var. Kitap aslında ABD özelinde genel dünya düzenine karşı bir başkaldırı var. Bu noktada okulun işlevini hem teorik ve hem de pratik yaşanmışlıklar üzerinden sorgulamaktadır. Esasında Gatto kitabından da anlaşılacağı üzere müesses kabul edilmiş uygulamalara bir başkaldırı, bir anarşist tutum olarak değerlendirilebilir. Okul eğitimi ile Eğitimi farklı değerlendiren Gatto, okul ve eğitim arasındaki farkı şu şekilde açıklar; “Okul eğitimi dışarıdan emir ve kontrolle düzenlenir, eğitim ise insanın kendi içinde örgütlenen bir olgudur.

       Eğitim üzerinde yansızca kafa yoran kesimler, Gatto’ nun kitabında yapmış olduğu tespitleri muhtemelen kabul edeceklerdir. Okulların zorunlu sürece dahil olmalarının arka planında öncelikle piyasanın arzuladığı düzeyde işgücünü oluşturan insan kaynağını oluşturmak ile yönetsel erkin toplumu belli bir çizgide tutmak, karmaşalara meydan vermemek için okulu bir biçimlendirme atölyesi olarak kullanmaktır. Bireylerin doğal gelişimine ket vuran, onları belli kalıplar içine hapseden, sorgulama yetenekleri azaltılan, eleştiremeyen, itaat etmeyi temel vazife saymış kişiler haline getiren okul sistemleri/uygulamaları her daim tartışma konusu olmuştur. Gerçek öğrenmeye dönük faaliyetlerden ziyade çocukların farklılığı, biricikliği dikkate alınmadan tek düze çoktan seçmeli sınavlar esas alınarak elemelere tabi tutulmaları, temel hedefin öğrenmek yerine başarı olduğu okul yapıları düşünüldüğünde Gatto’ nun tespitlerinin haklı olduğu görülecektir. Ancak, bu tespitler eğitimle uğraşmayan kesimlerce de dillendirilmesine rağmen, bir türlü çözüme dönük nelerin yapılabileceği ortaya konamamakta, farklı bir model sunulamamaktadır.

       Daha doğrusu, bireyin özgür bir ortamda, yaşam boyu eğitim esas alınarak evde eğitim görmesi pratiği bu şartlarda pek mümkün gözükmemektedir. Gatto’ nun okulu, kapitalist üretim modeline insan kaynağı yetiştiren bir mekanizma olarak görmesi tespiti doğru olsa da; kendisi kapitalist üretim modeli/yaşantısı dışında alternatif bir model sunamamaktadır. Dünya için de temel problem bu olsa gerek.  Gatto, kitabında örnek olarak sunduğu kişilerin başarılı yaşam öyküleri kayda değer olmasının yanında, bu kişilerin başarı hikâyeleri yine aynı kapitalist yapının ekseninde oluşan kazanımlardır.  

       Kitabın tavsiye edilmesini manidar buluyorum. Şahsen kitabı severek okudum. Öğretmenler olarak okul ortamlarında bu kitabın tespitlerinden nasıl bir çıkarımda bulunabiliriz, neler yapabiliriz sorusunu sormakla işe başlarsak daha isabetli bir iş yapmış oluruz. Zaten bakanlığımızın bu kitabı tavsiye etmesindeki hikmeti burada aramak gerekir.

       Kitap mütalaasındaki çıkarımları öğretmenlerin kendilerine bırakarak Gatto’ nun bir tespitiyle yazıyı sonlandırayım.   

       “Eğitimin bileşenleri o kadar farklıdır ki bu bileşenler insanın iç dünyasında diyalektik düşüncenin kalıcı bir yapısını oluşturur. Eğitimli bir kafada diyalektik düşünce hiçbir zaman bitmez. Bu, Schumpeter’ in kapitalizmin güçlü enerjisini anlatmak için kullandığı “yaratıcı yıkıma” benzer. Yaratıcı yıkım eğitimli insanın ruhunda her zaman iş başında olan bir faaliyettir. Eğitimli insanlar bu sayede Ortodoks teoride boşluklar bulmaya çalışır, “herkesin doğru olarak bildiği” şeylerin yerine yenilerini koymak amacıyla sürekli düşünmeye eğilim gösterir. Halbuki, okul eğitiminde hakim olan unsur, sentez ya da düşünme gücü değil hafızadır. Böyle olduğu içindir ki en çalışkan öğrencilerin bile kendi akıllarıyla düşünebilme ve kendi geribildirim devrelerinin ip uçlarına dikkat kesilme yetenekleri her test sınavıyla birlikte çalınmaktadır.”  Vesselam…

Zafer Özer-Eğitimci