Son yirmi yıl içinde doğan çocuklar en talihsiz çocuklardır desem yanlış bir tespit yapmış olmam. Çünkü son dönem anne ve babalar çocuk eğitimi hakkında yeteri bilgiye sahip olmadıkları gibi, her şeyi biliyormuş havası estiriyorlar…

Yeni dönem ebeveynleri, kendilerini eğiten, büyüten, donatan geleneksel anlayışa karşı çıkıp batılı anlayışın yıkılmış kırıntılarını özümsemiş görüntüsü veriyorlar… Geleneksel yapıyla çatışma halinde olan bu anlayış, inandıkları ve benimsedikleri yetiştirme tarzını uyguluyorlar…

Geleneksel yapıda çocuğun büyüğe her konuda saygısı varken, yeni düzen anlayışında anneyi ve babayı arkadaş gibi görüyor… Eskiden bir büyük içeri girdiğinde tüm çocuklar ayağa kalkıp saygılı ifadelerle buyur ederken,  yeni düzen çocukları içeri girenin kim olduğuna bakmaksızın ne ile meşgullerse meşguliyetlerine kısa bir hoş geldin molası verip devam ediyorlar…

Yeni düzen ebeveynleri “ben yaşamadım çocuğum yaşasın” düşüncesiyle geçmişte yapamadıkları ne varsa imkânları ölçüsünde ve bazen şartlarını zorlayıp borçlanarak çocuklarına sunmaya çalışıyorlar… Bu da çocuğun çalışma azmini kırıyor. Çünkü gelişim çağındaki bir çocuğa her istediğini önüne serersen, hazır yiyici bir anlayışa sahip olmasına sebep olmanın yanında, çalışıp bir şeyi kazanma arzusundan yoksun bırakırsın…

Hemen hepimiz havyan belgeseli izlemişizdir. Yetişkin bir aslan, kendi ayakları üzerinde yeni durmaya çalışan yavru aslana ilk etapta nasıl avlanacağını taktikleriyle göstererek öğretir… Yavru aslan kendisine gösterilen her taktiği görerek öğrenir… Sonraki süreçte yetişkinle beraber avlanmaya çıkar ve uygulama aşamasını da geçtikten sonra yetişkin aslan devreden çıkar… Yani aslan yavrusuna hep avladıklarını getirip önüne koymuş olsaydı, yavru aslan hiçbir şey öğrenmemiş ve avlanma taktiklerini bilmeyen aslan doğayla mücadele edemeyecek duruma gelecekti…

Yavru aslan örneğinde gördüğümüz gibi, çocuk eğitimi küçük yaşlarda başlar. Doğru yol ve yöntemler çocuğa öğretilirse çocuk hayatı boyunca sağlam adımlar atar. Aksi halde çocuk ileriki yaşantısında kendi kendini idame etme yetisinden mahrum kalıp, zor hayat şartları karşısında mücadele etmeyi geç öğrenip hayata bir sıfır geriden başlayacaktır…

“Çocuğum arkadaşım gibidir” söylemi yanlıştır. Çocuk büyüğünü kendisi gibi görürse akranlarına nasıl davranıyorsa ona da aynı şekilde davranır. “Çocuğumun davranışları beni rahatsız etmeye başladı, nerede nasıl davranacağını bilmiyor, her yeri evi gibi görüyor…” gibi söylemler “Çocuğum arkadaşım gibidir” anlayışından kaynaklanır. Çocuk çocukluğunu bilecek, baba da babalığını…

Çocuklar sosyal hayattan kopuk yaşıyorlar

Geleneksel yapıda sosyalleşme mahallede başlardı. Oyunlar cinsiyete göre ayrılırdı. Tıpkı bir iş bölümü gibi kimin hangi oyunu, nerede ve nasıl oynanacağı belliydi. Dolayısıyla ebeveynler çocuğun kiminle olduğunu bilir, kaygılanmazdı. Çocuklar oynadıkları oyunlar sayesinde mahallede sosyalleşme imkânı bulurdu. Çocuklar sosyalleşme olgusunu görüp yaşayarak öğrenirdi…

Yeni düzende ”dijital sosyalleşme” kavramı ön plana çıkıyor. Küçük yaş grubu gününü kendi odasında dijital oyunlar oynayarak ebeveyn iletişiminden yoksun yaşarken, daha büyük yaş grubu ise, facebook, instagram, youtube, tiktok… gibi sosyal medya ağlarıyla gününü geçiriyor, iletişim mekanları haline getiriyorlar. Dolayısıyla çocukların gerçek iletişim becerileri gelişemiyor ve özgüven eksikliği yaşıyorlar. “Suni özgüven” ile kendilerini sosyal ağlarda binlerce kişinin olduğu ortamda ifade edebilen çocuklar, elli kişilik bir topluluğun önünde sahneye çıkıp kendini ifade etmekte güçlük çekiyorlar. Bu da bize gösteriyor ki, gerçek sosyal ortamdan uzak kalan çocuklar özgüven eksikliği yaşıyor. Tüm bunlar yeni düzen Ebeveynlerin çocuklarına denetim yapmaksızın her istediklerini yapmasından kaynaklanıyor.

Yanlışa yanlışla mukabele etmemek lazım…

Bunun için;

İyi bir gelecek iyi bir eğitimle ve bununla doğru orantılı olarak kendini iyi yetiştirmiş ebeveynlerle olur.

Vesselam

Hamza KILIÇASLAN