15 Temmuz darbe girişimi sırasında Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısı üzerine kelleyi koltuğuna alıp meydanlara çıkan aziz milletimiz, darbeyi önledi.



Cumhurbaşkanımızın  cumhuru tek vücut halinde tutmaya yönelik yıllardır dile getirdiği “Tek Bayrak, Tek Devlet, Tek Vatan, Tek Millet” söylemi hayat buldu. Başbakanımız  Sayın Binali Yıldırım’ın güvenoyu aldıktan hemen sonraki konuşmasında yer alan “Biz artık 79 milyonun hükümetiyiz” söylemine sahip çıkan millet, hükümete kol, kanat gerdi.



Devletin en üst makamları milleti bütünleştirmeye ve devleti milletin devleti haline getirmeye çalışırken,  geçmişte alt düzey icraatçılar bu mesajları bir türlü doğru şekilde değerlendiremediler maalesef. Devlet adamına yakışmayacak şekilde sadece belli bir kesimi Devlet görevlerinde tutmaya, diğerlerini tasfiye etmeye yönelik çalışmalar yaptılar. Hatta iş öyle bir hale geldi ki aynı düşünceyi temsil eden insanlar arasında bile alt klikleşmeler nedeniyle güçlü olanın güçsüzü tasfiye ettiği günler yaşandı. Yönetime gelmede liyakat yerine falanca derneğin veya vakfın adamı olmak aranır oldu. Artık insanlarda “solcuysan, milliyetçiysen, muhafazakarsan ama belli bir kesimden değilsen devlet içinde çalışamazsın, hak ettiğin yere gelemezsin” kanaati oluşturdular. Devlet yönetiminden bihaber bu insanlar Devleti, milletin değil belli bir kesimin devleti haline dönüştürüp  insanları devlete küstürdüler.



Oysa Devlet içinde, milleti oluşturan tüm kesimlerden çalışanlar olmalıydı ki insanlar “Bu Devlet, Benim Devletim” diye  devletine sahip çıksın. Neyse ki bazı şuursuz yöneticiler tarafından ötekileştirilmelerine rağmen millet, asaletini gösterdi ve darbe girişimine karşı durmak için her kesimden insanlar meydana inerek devlete sahip çıktı. Bu tablo karşısında Cumhurbaşkanımızın, başbakanımızın, meclis başkanımızın herkesi kucaklayıcı konuşmaları ve millete şükranı önemliydi. Bu tabloyu görüp, bu konuşmaları duyduktan sonra umarım milletin bir kısmını ötekileştirenlerin yüzleri kızarmıştır.



Meydanlara ilk koşanlardan birçok tanıdığım insan vardı ve bunlar  Milli Eğitim Bakanlığınca hiçbir sebep yokken Bakan değişiklikleri sonrasında veya sebepsiz yere görevine son verilen veya havuza alınan İl Milli Eğitim Müdürleri, ilçe milli eğitim müdürleri, şube müdürleri, daire başkanları gibi yöneticilerdi. Meydanlarda aynı zamanda MEB tarafından daha iki hafta önce tenzili rütbe ile uzmanlığa indirilmeye çalışılan ve kalpleri kırılan maarif müfettişleri de çoktu.



Tüm bu insanlar hak etmedikleri halde hükümet tarafından hırpalanmışlardı. Bakanlığa kırgınlık ve küskünlüklerine rağmen Cumhurbaşkanımızın çağrısı üzerine duygularını bir kenara bırakıp meydanlara ilk koşanlar oldular. Meseleyi memleket meselesi olarak gördüler. Kimi Cumhurbaşkanlığı önünde canını siper etti, kimi Mecliste nöbet tuttu. Onları gördükçe, kendilerine yapılan haksızlığa rağmen asil bir davranış göstererek Devlete sahip çıkmalarından ötürü duygulandım.



Artık Sayın Cumhurbaşkanımız,  millete  yapılan bu yanlışlara müdahale etmelidir. Millet, sağcısıyla-solcusuyla nasıl kendisine sahip çıktıysa o da milletine sahip çıkmalıdır.  Kamu kurumlarında çalışan insanların Milletin tüm kesimlerini temsil edecek nicelikte olmasına  özen gösterilmelidir.  Devlet olmayı, devlet yönetmeyi idrak edememiş kişilerin milleti devlete küstürmesine fırsat verilmemelidir. İşte o zaman darbe girişimine karşı yekvucut olarak meydana çıkan bu millet, bundan sonra da yekvucut  kalmaya devam eder ve hiçbir hain bu milleti bölmeye yönelik girişimlere ilelebet cesaret edemez.



Doğan CEYLAN

Yönetim Bilimi Uzmanı