Son yıllarda eğitimcilerin ve ebeveynlerin en çok konuştukları konuların başında, bazı öğrencilerin hiperaktif olduğu yönündedir. Dersi dinlemeyen, yaramazlık yapan, sınıfta konuşan, sınıfın dikkatini dağıtan, başarısı düşük öğrencilerin velileri okula çağırılıp, “Çocuğunuz hiperaktif sanırım. Tedavi ettirin ya da özel okula gönderin.” denilmektedir.

Öncelikle bir öğrenciye hiperaktif teşhisini koymak, öğretmenin yetkisi dahilinde değildir. Hiperaktif teşhisi için bir Tıp Fakültesinin, Çocuk Psikiyatrisi ile ilgili birimine çocuğun gönderilmesi ve orada yapılacak muayeneden sonra çocuğun hiperaktif olup olmadığına karar verilmesi gerekir.

Hiperaktiflik, dikkat eksikliği ve dürtüsellik birbirinden ayrı kavramlardır. Hiperaktif olan çocuklar bulundukları yerde 10 dakikadan fazla duramaz, oturamaz ve sürekli hareket etme ihtiyacı duyarlar. Odaklaşma sorunları vardır. Dikkat eksikliği olan çocuklar, dikkatlerini uzun süre bir öğrenme ya da etkinliğe odaklaştıramazlar. Dürtüsel olanlar ise sırada beleyemez ve tez canlı davranışlar sergilerler. Her hiperaktif çocuk dikkat eksikliği özelliği göstermese de, hiperaktif olanlarda dikkat eksikliği sorunu vardır.

ABD’de 7200 çocuk üzerinde yapılan araştırmada, hiperaktif olanların frontal beyinlerinin mat, hiperaktif olmayanların ise kırmızı olduğu saptanmıştır. Frontal beynin mat olması çocuğun kendini kontrol etme, dikkatini yoğunlaştırma ve hedefe odaklaşmada sorun yaşamasına neden olmaktadır.

Hiperaktif çocukların yaklaşık %30’u liseye kadar gidebilmekte, %5’i de üniversiteden mezun olabilmektedir. Hiperaktif çocuklar çok fazla zeki olabileceği gibi, normal zekâlı da olabilir. Hiperaktivite ile zekâ arasında ilişki olduğunu gösteren araştırma bulunmamaktadır. Halk arasında “Yaramaz çocuk zekidir.” sözü doğru değildir. Sadece bir şehir efsanesidir. Hiperaktif çocukların bedensel olarak iri, mongol olmaları halinde okulda çete lideri olma ve diğer öğrencilere şiddet uygulama sorunu ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda, diğer kız-erkek öğrencileri taciz etme gibi etik dışı davranışların görülme olasılığında da artış gözlenmektedir. Erkek çocuklarda hiperaktiflik oranı kız çocuklarına göre fazladır. Erkeklerle futbol oynayan, mahalle kavgalarına karışan, aşırı hareketli, hiperaktif kız çocuklarına halk arasında “Erkek Fatma” adı verilmektedir.

Hiperaktif çocuklara yönelik yapılan tedavi iki yönlüdür. Birincisi davranış kazandırma diğeri de ilaçlı tedavidir. Davranış kazandırma, uzun süre alan, sabır gerektiren ve çocuğu topluma kazandırmak için emek verilmesi gereken bir durumdur. Devlet okullarında, kalabalık sınıflarda, akademik başarının da düşük olduğu ortamlarda kimse hiperaktif çocuğun nazını çekme niyetinde olmadığı için ya ceza ile etkisiz hale getirilmeye çalışılmakta ya da Açık Lise gibi seçeneği kullanması için ailelere baskı yapılmaktadır. İlaçlı tedavide aşırı derecede glikoz yüklenmekte ve çocuk resmen ağır hareketler yapar hale dönüştürülmektedir. Bu ilaçların etkisi 6 saat sonra ortadan kalktığı için çocuğun mutlaka her 6 saatte kırmızı reçete ile satılan bu ilaçları alıp kullanması gerekmektedir. İlaç kullanmanın amacı çocuğu tedavi etmek değil, hiperaktif davranışlar sergileyen çocuğu sakinleştirip oturmasını, etkisiz hale gelmesini sağlamaktır. İlaçların çocuk üzerinde yan etkisinin olup olmadığı bilinmediği için risk faktörü hesaplanamamaktadır.

Ailelerin ekonomik durumu, eğitim durumu hiperaktif çocukların eğitiminde etkili rol oynamaktadır. Gelir durumu ve eğitim durumu iyi olan aileler, bu çocukların özel eğitim olanaklarından yararlanmasını sağlamakta ve topluma başarılı bir kişi olarak kazandırmaya çalışmaktadırlar. Maddi sorunları olan, dezevantajlı aile çocuklarının eğitim olanaklarının sınırlı olması, bu çocukların topluma kazandırma sürecini de zorlaştırmaktadır. Bu çocukların ergenlik dönemlerinden itibaren suç işleme oranlarındaki artış göz önüne alındığında, Milli Eğitim Bakanlığı’nın acil önlem alma zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.

Hiperaktivite ile ilgili yapılan araştırmalar, hiperaktivitenin ana nedenini genetik özelliklere bağlamaktadır. Eğer ailede hiperaktiflik varsa, bu durum kuşaktan kuşağa genetik yolla aktarılır. Annenin çocuğa hamile olduğu dönemde alkol ya da sigara kullanması, sorunlu hamilelik de, çocukların hiperaktif sorunu yaşamasında etkili olduğunu ileri süren araştırmalarda bulunmaktadır.

Ailenin ya da eğitimcilerin hiperaktif teşhisi koydukları çocukların neler yaptıkları ya da boş zamanlarını nasıl geçirdikleri ile ilgili sorular sorulduğunda ilginç durumlarla karşılaşmak mümkündür. Örneğin, çocuğunun hiperaktif olduğunu ileri süren ebeveyne: Çocuğunuz balık tutuyor mu? Bilgisayarda oyun oynuyor mu? Diye sorulduğunda 3-4 saat oltanın başında beklediğini ya da 6 saate yakın bilgisayarda oyun oynadığını belirtmektedirler. Bu duruma göre, bu tür çocuklara hiperaktif teşhisi koymak mümkün değildir. Bu çocukların hiperaktiflik sorunu yok, ilgi sorunu vardır. Çünkü hiperaktif çocuk 3 saat balık tutmak için beklemez, 6 saat bilgisayarın önünden kalkmadan oturamaz. Bu çocukların ilgi duyacakları, onları meraklandıracak, daha verimli alanlara sevk edilmeleri gerekmektedir.

Küçük yaşlarda eline tablet verilen, televizyonun karşısına oturtulan, cep telefonu ile oynamasına izin verilen, bilgisayarda uzun süre oyun oynayan çocukların, biyolojik olmasa da davranış olarak hiperaktivite ve dikkat eksikliği özellikliği gösterme sorunu vardır. Çünkü hareketli, canlı, renkli, sesli ve oldukça dikkat çekici nesnelere dikkatini yoğunlaştırdıkça, okuma, anlama, sınıfta oturma, öğretmeni dinleme ve uzun süre odaklaşma sorunları yaşamaya başlayacaklardır. Silikon vadisinde çalışan mühendislerin, çocuklarına 14 yaşına kadar bu tür nesnelerle oynamalarına izin vermedikleri, doğa sporlarına yönlendirdikleri, çamurla oynamalarını istedikleri ifade edilmektedir.

Sonuç olarak, hiperaktivite, dikkat eksikliği ve dürtüsellik tedavisi olmayan bir durum değildir. Sorun, bu çocukların nitelikli bir eğitim almadıklarında hem kendi hem de başkalarının hayatlarını olumsuz yönde etkileme sorunu ortaya çıkmasıdır. Okullardaki akademik başarı düzeyinin düşük olması, çok fazla yaşanan disiplin sorunları, öğrenciler arasında şiddet olaylarının gün geçtikçe artıyor olmasında hiperaktivite etkili oluyor mu? Oluyorsa ne kadar etkili oluyor? Hiperaktif çocukların suç işleme oranları nasıl? Suç işlenen bölgelerde, suçluların ne kadarı hiperaktif? Bütün bu soruların araştırmalarla cevaplanması gerekir. Bu soruları cevaplandıracak verilere sahip olmamız, daha doğru sorun çözmemize yardımcı olacaktır. Kaybedecek bir tane bile vatandaşımız olmadığına göre, yarın çok fazla geç olabilir…