Bu sene içinde hayatta yeni öğrendiklerim oldu. Bu seneye kadar öğrenmediğim ama bu yıl içinde öğrenmiş olduğum olayalar var. Normal şartlar altında herkesin başına da gelebilecek cinsten denebilir. Fakat asla ummadığım olay var ki unutmam mümkün değil.

Hayatta akla gelmeyecek sürprizlerle karşılaşmanız an meselesi. İçimi kemiren içimi acıtan hadiseyi unutmam mümkün değil. Düşünün bir kişinin elinden tutuyorsunuz. Yardımcı oluyorsunuz. Zorluklara göğüs geriyorsunuz. Onunda manevi kazancı bol olsun için çalışıyorsunuz.

İyiliğe güzelliğe ulaşsın yardımcı olmalıyım diyerek maddi manevi gayret ederek ecri çok olsun diyorsunuz. Görünüşte de sorun yok. Her adımda memnun olması için çabalıyorsunuz. Yalnızlık çekmemesi için var gücünüzle gayret gösteriyorsunuz. Verdiği paranın karşılığını almasını, doya doya manevi atmosferi içine çekmesi için fedakârlıklar yapıyorsunuz.

Aldığınız cevap ne oluyor bakınız. Arkadaşlarla çok iyi anlaşıyoruz. Yıllardır aynı mahallede yaşamışlar.

Siz? Bir hiçsiniz.

Memnun olduğunu söylüyor. Yanındakiler bu sefer lafı alıyorlar. Güya ben o kişiye kötülük yapmışım.

Mümkün olmayan ve olmayacak sözler sarf ediyorlar. Olabilir, ama sizin o kadar iyi niyetinize rağmen bu şekilde laf duymanız yıkıyor sizi. Zaman geçiyor. O ağır lafları söyleyen kişi özür diliyor.

Cevabım ise kusura bakmayın çok ağırıma gitti. Ne derseniz deyin, söyleyin ama kalbimi çok kırdınız. Muhatabım dedi ki, bilemedim evladım başkasının sözlerine kandım dedi.

Hakkını helal et dedi. Hakkımı o şartlarda helal etmedim. Ben kimseye yük olmadığım halde güya yanımda ki kişiye yük taşıtıyorum imajı verilmiş. Bu ikinci intibah çok önemli değildi. Âmâ ilk sözler çok ağırdı.

Yanımda ki kişinin midir? Yoksa yol arkadaşımın yeni arkadaşları mıdır bilmem böyle acı yaşattılar.

Bunun yanında ömrümde gördüğüm en mütebessim, nazik, kibar, efendi, örnek insan şirket sahibi kişiyle de rabbim beni tanıştırdı.

Yaşadığım olumsuzluğu hafifçe söyledim. O narin ve kibar kişinin ifadesi hocam biz seni biliyoruz. Moralini bozma dedi. Allah razı olsun.

Önemli olan insanın sahip olduğu düşünce yapısıdır. Okumuş olsun, köylü olsun patron olsun, yapılan iyiliğin değerini takdir etmek gerekir.

Yapılan iyiliğin kıymetini çocuk bile binilse ben o çocuğa köle olurum. Konuşamasa da iyiliğin bilindiğini ima etse dünyalara bedeldir.  Olacak elbette iyiler, kötüler, anlayışlılar, anlamayanlar.

Huylu huyundan vazgeçmez denir. Hep aksini iddia ederim. Yine de aynı görüşteyim. Meselenin aslı kişinin iyilikbilir olmasında yatıyor. Sen, siz, biz iyilik bilmeyen birini yıllarca iyiliğimizle onu yaşatsak sonuç istediğimiz gibi olmayacaktır.

İnsanoğlunun yapısı bu mudur? Bu olmamalıdır. Bunun yanında çok küçük iyilik yaptığınız paralara hükmeden kişinin davranışına şahit oluyorsunuz. İkisi arasında ki farkı anlıyorsunuz.

Yağmur yağdığında kimi yerlerden akar gider, kimi yerlerde hayat olur, can olur, ümit olur, ekin olur, aynen bunun gibi iyiliklerde kıymetini bilen kişilere nasip olursa dostluk, kardeşlik oluyor.

Kıymet takdir etmeyenin ise gördüğü son iyilik ve son arkadaşlığı yaşamış oluyorsunuz.

İnsanlık öldü deniyor. Elbette ölüyor. Ama insanlığa can suyu veren, farkına varanlar insanlıkla ilgisini koparmayanlar insanlık adına ne kadar güzellik iyilik varsa size yaşatıyor ve yaşıyorsunuz.   

Patronlar hep öne oturur. Benim tanıdığım o dünyanın en mütevazı insanı yolculuğumuzda hep kendi adına takdim edilen yere beni münasip görmesinden dolayı teşekkür ediyorum.

Oranın havası ilaçtı. Orası hayattı.

Güler yüzlü patronun mütevazılıği dersti.

Bazılarının konuşması çok acıydı.