Dünyada bilim ve teknoloji alanında yaşanan hızlı değişimler, gelişmekte olan ülkeler için hem bir fırsat hem de risk unsurudur. Yeni teknolojilerin yaygınlaşması ile dünyanın çeşitli yerlerindeki insanların aynı anda yeni bilgilere hızlı ve kolay erişimlerini sağlamakta bu durum ise eğitim faaliyetlerinin yaklaşımlarını değişime zorlamaktadır.

Yirmi birinci yüzyılda; teknolojinin hızlı gelişimi kitlesel iletişim araçlarında da büyük bir değişime gerçekleştirmiştir. Bu değişim o kadar hızlı olmuştur ki sistemi kuranın öngörüsünün bile önüne geçerek, sorgulamadan sisteme uyum sağlamalarını zorunlu hale getirmiştir.Eski iletişim araçlarında genellikle monolog gerçekleşen iletişim sürecinin klasik tanımlamasından ve amacından hızla kopmasıyla “interaktif, çok boyutlu ve karşılıklı anlık etkileşim sağlayan” bir iletişim süreci sonucunda günümüzde toplumları etkileyen birçok gelişme artık direkt olarak “sosyal medyadan” etkilenerek şekillenmeye başladı.

Bu durum ise küresel ölçekte insanları kendisine çekebilen, bu gücü doğru ve yerinde değerlendiren, küresel bilgiyi kullanarak yeni bilgiler üretebilen, bunu sosyal faydaya dönüştürebilen, bu süreci bilgi ve iletişim teknolojileri ile bütünleştirebilen ve insan odaklı anlayışını benimseyen ülkelerin yüzyılı olmaya sürükledi.

Özellikle sosyal medya kullanımında paylaşımda bulunan her birey eşit olduğundan ve her bireye eşit imkan sunduğundan bireylerin kafasında sosyal medyanın demokrasi veya özgürlük alanı olarak algılanması sağlanıldı. Bunda batının sosyal medyayı “demokrasiyi yaygınlaştırıcı araçlar” olarak pazarlaması faktörünü de gözardı etmemek gerekir. Bu durum ise sosyal medya üzerinde en ufak bir müdahale durumunun demokrasi karşıtı gibi algılanmasına yol açmıştır.

Küreselleşmenin sınırları ortadan kaldırarak ortak homojen bir dil, kültür ve toplum oluşturma fikrine odaklandığı düşünüldüğünde , bu hedef ulus sınırlarının ötesinde bir örgütlenme biçimini oluşturmuş ve sınırları ortadan kaldırmıştır.. Bu sebeple sosyal medya araçlarının dünyanın her noktasındaki insanlara ulaşarak ve hatta insanların bilinç altına dokunarak küreselleşmeye giden yolda bir örgütlenme aracı olarak tasarlandığını söylemek mümkün olabilecektir. Yakın zamanda bir kısım ülkelerde yaşananlar gösterdi ki isyana yönelik hareketlerde ve örgütlenmelerde sosyal medya araçlarından yararlanıldığı görülmüştür.

Dünyanın birçok yerinde meydana gelen kitlesel hareketlenmeler belki tamamen sosyal medya ile ortaya çıkmadı ama ilk kıvılcımla geniş kitlelere ulaşılmasında önemli bir araç işlevi gördü. Klavye başında kasıtlı ve bilinçli olarak insanları ayaklanmaya sürükleyecek, linç psikolojisi yaratacak gerçekliği dahi tartışılır bilgi ve görüntüler hazırlanarak ülkelere yönelik planlar devreye sokuldu.

Özellikle Facebook, Twitter, Youtube ve benzeri sosyal ağların kullanımının yaygınlaşması ile toplumlar daha fazla paylaşımda bulunmaya başlamış, halklar arasındaki fiziki sınırlar tüm etkisini kaybetmiştir .Bu süreçlerde sosyal medya önemli roller üstlenmişse de bu her ülkede benzer şekilde etkili olamamıştır.

Yukarıda da ifade ettiğim gibi oyun kurucu tüm oyunu “küreselleşme ve tek yönetici güç” üzerine kurarken en büyük silahı her ülkenin yapısal analizine göre toplumda farklılıklardan doğan çatışmalarla kaos ortamı oluşturmak ve kaos ortamından faydalanarak ülkeleri dizayn etmek üzerine kurmuş ve ilk aşaması olarak da sosyal medyayı kullanmışlardır.

Küreselleşmenin toplumsal hareketleri aynılaştırması, sosyal medyanın küresel olarak pazarlanması sürecini de beraberinde getirmiştir. Bunun sonucunda sosyal medyanın sınırsız gücü ile örgütlenen insanlar / gruplar oldukça hızlı bir şekilde organize olarak, bu gibi durumlara pek alışık olmayan ve hazırlıksız yakalanan devlet otoritesini zaafa uğratmaya yönelik kullanılmışlardır.

Dolayısıyla sosyal medyanın yalnızca bir kitlesel iletişim aracı olarak ortaya çıkmadığı aslında tüm açıklığıyla ortadadır.Ancak bireysel olarak kontrol ve tercihin bizde olduğunu unutmamak gerekir. Hangi amaçla kullanıcılarla buluşturulmuş olursa olsun bilinmesi gereken , sosyal medyanın bir araç olduğu ve bu aracı kullanım amacını bizim belirleyebilme özgürlüğümüzün olduğudur. Bireysel olarak zarar getirecek değil, fayda sağlayacak şekilde kullanım “ölçümüz” olması gerekirken bugün ülke ve insanımız yararına ne kadar hizmet ettiği tartışılabilir bir durumdadır.

Giderek derinleşen ve çok boyutlu hale gelen küreselleşme süreci, ülkelere büyüme ve gelişme yönünde önemli fırsatlar sunduğu gibi, bazı tehdit ve riskleri de beraberinde getirmektedir. Bilgi-iletişim altyapı ve hizmetlerinin gelişmesiyle, sanal ortam giderek daha fazla kullanılmaya başlanmış ve BİLGİ GÜVENLİĞİ İLE SOSYAL MEDYANIN kullanımı ön plana çıkmıştır. Bilindiği üzere artık bilgi çağında yaşıyoruz. Sınırsız bilginin olduğu bu dönemde bilgilerin işlenmesi ve kullanılması kadar güvenliği de önem arz ediyor.

Günümüzde bilgi bütünüyle sanal hale gelmiştir. Bilginin kaynağından dağıtımı artık milyonlarla ifade edilebilecek paylaşımlarla olabilmektedir. Bilgi ağlarının kapsamı hemen hemen bütün dünyayı sarmış ve her geçen gün ağ içindeki birey sayısı artmıştır.Türkiye’nin ise sosyal medya kullanımında çok önde bir ülke olması, çocuklarımızın ve gençlerimizin bunu yaygın olarak kullanması, her türlü bilgiyi sosyal medya vasıtasıyla kullanıma açık hale getirmesi nedeniyle bu durum daha da tartışılır hale gelmiş, aileleri çok tedirgin etmiştir.

Aynı anda, milyonlarca sayfalık bilgiye erişilirken, diğer yandan yüzbinlerce sayfa yeni bilgi internet ağlarına katılmaktadır. Ayrıca, günlük çalışmalar içinde bireyler mutlaka internet ağına bağlanmakta, her türlü bilgi ihtiyacını internet ortamında sağlamakta, sosyal çevresi ile artık internet ortamında haberleşmektedir. Dolayısıyla bilgi yoğun dünyamızda bilgi güvenliği oldukça önem kazanmıştır. Bilgi güvenliği bir ülke için öğrencilerini ve neslini her türlü gelebilecek tehditlerden korumayı amaçlarken, kamu yönetiminden, haberleşmeye, savunmadan, ticarete kadar her alandaki uygulamaların bütününü ilgilendirdiğinden bahisle bunlara yönelik ciddi önlemler alma yoluna gitmiş, bir kısım ülkeler de eğitim müfredatına ‘’BİLGİ GÜVENLİĞİ’’ dersi koymuşlardır.

Sonuç olarak; bilgi teknolojileri ve internet ile yoğunlaşan hayatımızda bu bilgileri paylaşırken güvenliğimiz de çok önemli yer tutmaktadır. Örneğin kendimize ve ailemize yönelik paylaşımlarımız ile kişisel bilgilere yönelik bilgilerimizi verebiliriz. Bu bilgilerin insanımıza ve ülkemize yönelik zararlı olarak kullanılmayacağını bilmemekteyiz. Aynı zamanda kimlik numaramız ve telefon numaralarımız da bizim en değerli kişisel verimizdir. Bu bilgiler kötü amaçlı kullanımlara sebep olabilecek kişilerin eline geçebilmektedir.

Bunun için; buna yönelik ilk önlem eğitim sistemi içerisinde alınmalı, 20 milyon öğrencimiz bu konuda bilgilendirilmeli, ortaöğretim ve yükseköğretim safhasında içerisinde sosyal medya kullanımını da içerisine alan ‘’BİLGİ GÜVENLİĞİ’’ dersi ya bir ders olarak okutulmalı ya da başka bir dersin içerisinde ele alınmalıdır.

Ekrem TOKLUCU