Eylül ayı içerisinde Uşak’ta düzenlenen ERTE kongresinde Prof. Dr. Mustafa Yavuz ve Doç. Dr. Ali Ünal ile, kongreden arta kalan zaman diliminde uzun uzun sohbet etme, tartışma ve fikir alış verişi yapma olanağı buldum. Prof. Dr. Mustafa Yavuz, eğitim alanında yapılan birçok araştırmada, özellikle ilişkisel tarama araştırmalarında “Ceteris Paribus” yanılgısının yaşandığını ileri sürdü. Yavuz’un iddiası, farz edelim ki “Ropdöşambır giyen aile reisleri ile aile mutluluğu arasındaki ilişki” araştırmasının sonucunda aile reisinin (babanın) röpdöşambır giymesi ile ailenin mutluluğu arasında r=.90 pozitif yönlü ve anlamlı bir ilişkinin bulunması, gerçeğin böyle olduğu anlamına gelmeyeceği yönündeydi. Gerekçesi, Türkiye’de kaç kişi ropdöşambır giyiyor ya da biliyordu… Orada bulunanların bir çoğunun ropdöşambırı bilmesi bir tarafa telaffuzunu bile yapamıyor olmaları ilginç bir durumdu.

Ceteris Paribus nedir?

Latince "Diğer tüm durumlar sabitken" anlamına gelen bu kalıp, hemen hemen tüm bilimlerde kullanılan bir analiz yöntemidir.

En yaygın ve sistemli olarak kullanıldığı alan iktisattır ve ele alınan konuyla ilgili analizde, bir değişkendeki değişmeyi, diğer tüm değişkenlerin sabit olduğu varsayımıyla irdelemektir. Örneğin "Malın fiyatı yükseldiğinde, Ceteris Paribus, talep edilen miktarı düşer" önermesi yalnızca malın fiyatı yükseldiğinde ve diğer bütün koşullar (ikâme ve tamamlayıcı malların fiyatları, zevk ve tercihler, tüketici geliri vb.) sabit kaldığında malın talep edilen miktarının azalacağını ifade eder. Bu ifade, bir mala yönelik efektif taleple o malın fiyatı arasındaki ilişkiyi (korelasyonu) belirlemektedir.

İktisatta yaygın olarak kullanılan bu kavramın, eğitim ya da eğitimle ilgili araştırmalarla ilişkisi nedir? “Öğretmenlerin kıdemleri ile öğrencilerin akademik başarısı arasındaki ilişki” araştırmasını ele alalım. Araştırmanın sonunda, öğretmenlerin kıdemleri arttıkça, öğrencilerin de akademik başarıları artmaktadır, bulgusuna ulaştığımızı varsayalım. Bu bulgu doğru mudur? Yapılan istatistiki analizlere göre sonuç doğrudur. Ancak, “Ceteris Paribus” yanılgısı vardır. Araştırmada, bütün kıdemli öğretmenlerin merkezi ve nitelikli okullarda görev yaptığı gerçeği göz ardı edilmiştir. Burada okullarla ilgili pek çok değişken (okulun bulunduğu sosyo-ekonomik çevre, öğrenci başarısı, öğrencinin zekâ düzeyi vb.) sabit tutulmadığında, yukarıda ifade edilen hataya benzer bir sonuca ulaşmak gibi bir durum söz konusu olabilir. Bu aşamada öğretmenlerin mesleki kıdemi, öğrencilerin akademik başarısını yordayıp yordamadığı, basit regresyon ile hesaplanabilir. Sonuç, öğretmenlerin kıdeminin, öğrencilerin başarısını yordadığı sonucuna ulaşılabilir. Bu aşamada aynı hata iki defa tekrar edilerek ifade edilmiş olur.

Sosyal ve fen bilimleri alanında yapılan pek çok araştırmada “Ceteris Paribus” yanılgısına düşmek mümkündür. Örneğin, Öğrencilerin matematik dersine çalışma süresi ile matematik dersi başarısı arasında anlamlı bir ilişki vardır mıdır? Araştırmasının sonucunda, anlamlı bir ilişkinin olduğu bulgusuna ulaşılabilir. Basit korelasyon ve regresyon hesaplanarak bu sonuca ulaşmak mümkündür. Regresyon sonucu da öğrencilerin matematik dersine çalışma süresi arttıkça, matematik başarısının arttığı, öğrencinin derse çalışma süresinin artmasının, matematik başarısının anlamlı bir yordayıcısı olduğu şeklinde bir sonuca ulaşılabilir. Araştırmada benzeri bir “Ceteris Paribus” yanılgısı yaşanmıştır. Öğrencinin matematik başarısında zekâ, ailenin sosyo-ekonomik durumu, özel ders alma durumu vb. değişkenlerin varlığı göz ardı edilmiştir. Başka bir anlatımla, öğrencinin matematik dersi başarısı, ölçülmeyen ya da araştırmada bulunmayan, etkisi ortadan kaldırılmamış değişkenlerden etkilenmiş olma olasılığı vardır.

“Ceteris Paribus” yanılgısını yaşamamak için araştırmacı, öncelikle araştırmada belirlenen bağımsız ve bağımlı değişkenleri doğru tanımlamalı ve olası etkisi olabilecek değişkenleri araştırmada ölçmeli ve kısmi korelasyon ile etkisini kontrol etmelidir. Aksi taktirde, bulgular ve sonuçların hatalı olma riski vardır. Ayrıca, araştırmanın varsayımları kısmında bu durumu açıkça ifade etmesi gerekir.

Araştırmaların konusu seçilirken dikkat edilmesi gereken en önemli durumlardan birisi de, araştırmanın bir soruna dayalı olması, araştırma sonucunda o sorunun çözümüne destek sağlayan bulgu ve sonuçlara ulaşılması gerekmektedir. Genellikle ütopik, ayakları yere basmayan, sonuçları kimsenin işine yaramayan pek çok araştırma yapılmaktadır.

Araştırmalarda en çok gördüğüm diğer hatalardan birisi de, problem durumunda gereksiz alıntılarla gereksiz yazılar yazmak şeklinde ortaya çıkmaktadır. Problem durumu, araştırmacının, araştırmayı niçin yaptığını hedef kitleye anlattığı kısımdır. Öğrencilerime bu konuyu huni metaforu ile anlatırım. Huni metaforu, genelden özele, amaç cümlesine gelene kadar geçen süreci ifade etmektir. Problem durumunda, araştırmacının araştırmayı niçin yaptığını yazdığı, araştırma sonuçlarını kaynakça göstererek temellendirdiği, gerekçelerini ortaya koyduğu bir bölümdür. Benzeri şekilde kavramsal çerçevede, araştırmada kullanılan kavram ve terimlerle ilgili literatür bilgisinin yazıldığı kısımdır. Araştırmacı liderlik stilleri ile iş doyumunu arasındaki ilişkiyi araştırıyorsa, kavramsal çerçevede liderlik tanımı, dönüşümcü ve işlemci liderlik ve boyutları, iş doyumu literatür bilgisini vermiş olması yeterlidir.

Araştırmalarda yapılan diğer hatalardan birisi de “kapsam ile sınırlılık” kavramlarının birbirine karıştırılmasıdır. Araştırmanın Ankara ilinde yapılmış olması kapsamdır. Oysa araştırmacılar bunu sınırlılık olarak ifade etmektedir. Sınırlılık deneysel planlanan bir araştırmada, deneklerin vücutlarına verilecek elektriği reddetmeleri, zor durumda kalan araştırmacının, araştırmayı algıya dayalı yapmasıdır. Tez önerisi aşamasında sınırlılık isteyen enstitüleri de anlamak mümkün değildir. Araştırmacının süreçte ortaya çıkacak olası olumsuz tüm durumları tahmin etmesi imkânsızdır.

Araştırmacılarda gördüğüm diğer bir hata da, bulgu ile sonucu karıştırmasıdır. Verilerin analizi ile elde edilen durum bulgudur. Öğretmenlerin iş doyumu düzeylerinin aritmetik ortalama 3,90 olması ve öğretmenlerin “iyi” derecede iş doyumu yaşadıklarının ifade edilmesidir. Bu bulguyu sonuç olarak ifade etmek hatadır. Konuyu başka bir örnekle açıklamak gerekirse, doktora gittiğinizde, doktora şikâyetlerinizi anlatırsınız. Doktor, sizden kan, idrar ve boğaz kültürü tahlillerini ister. Tahlil sonuçları bulgudur. Doktor size, tahlil bulgularına göre “dizanteri” olmuşsunuz, der. Sizin dizanteri olmanız sonuçtur.

Araştırma sonunda bulunan tartışma kısmı, bulguların 360 derece ele alınıp her yönü ile tartışılması, irdelenmesi, diğer araştırmalarla benzer ve farklı yönlerinin ortaya konulması ve nedenlerinin ifade edilmesini gerektirir. Bu sebeple, güçlü literatür bilgisine ihtiyaç vardır. Bulgulara dayalı öneriler yazılır. Öneriler, mutlaka bulgularla ilişkili olmalıdır.

Sonuç olarak araştırma hataları bilinirse asgari düzeye indirilebilir. Araştırma kitapları çok fazla açık, anlaşılır nitelikte değildir. Biz toplum olarak iyi örneklerden öğreniyoruz. Araştırma teknikleri kitapları bu konuda daha detaylı ve bol örnekli yazılabilir. İyi ve hatalı örneklerle zenginleştirilebilir.