11 Şubat 2015 tarihli gazetelerde, “Gazi Üniversitesi Hastanesi’nde kepçe kulak ameliyatı geçiren bir çocuk, annesine:  "Anne ben maymuna benziyorum", dedikten sonra, annesi tarafından boğularak öldürüldü. Bu kan donduran olay duyulduğunda, herkes annenin ruh sağlığını sorguladı. Cinayet işleyecek kadar gözü dönen annenin ruh sağlığının yerinde olup olmadığını uzmanlar belirleyecektir. Asıl önemli olan sorun, çocuğun henüz 10 yaşında neden kulak ameliyatı geçirdiği ile ilgilidir. Çocuğun okul hayatı incelendiğinde; "Arkadaşları okulda kulaklarıyla alay ettikleri için okula gitmediği ve okuldan kaçtığı " anlaşılmaktadır. Bu olayın eğitim literatüründeki karşılığı “akran zorbalığı”dır. Öğrencilerin, birbirlerinin fiziksel kusurlarıyla, zihinsel özellikleriyle dalga geçmeleri, dışlamaları ve sürekli saldırgan davranışlar sergileyerek, birbirlerinin yaşam alanlarını sınırlama davranışlarına, akran zorbalığı adı verilmektedir. Bu olumsuz durum, çoğu zaman eğitimciler tarafından gözardı edilmekte, bir sorun olarak algılanmamakta hatta alay ve dışlama sürecinde, öğretmenlerde aktif rol almaktadırlar.
Arkadaşlarına zorbalık davranışlarında bulunan öğrencilerin, genellikle; başkalarını etkisiz hale getirip, onların üzerinde güç kullanma ihtiyaçları olan, empatik düşünme becerileri düşük, güç ve şiddet kullanmayı kanıksamış, özgüvenleri yüksek, özsaygıları ise düşüktür. Olaylara, ani, tepkisel, hatta şiddet merkezli tepkide bulunmayı normal görürler. Bu öğrenciler ekonomik, siyasi ya da etnik açıdan güçlü olabilir. Bu sebeple, diğer küçük gruplar tarafından da destek alabilir. Bu öğrencilerin saldırılarına maruz kalan öğrencilerde; kaygı, korku, kızgınlık ve çaresizlik duyguları, depresyon, okuldan nefret etme ve akademik başarıda düşüş, kendini değersiz ve mutsuz hissetme, dışlanmışlık,  yalnız kalma, saldırganlık ve intihar gibi sorunlar ortaya çıkabilmektedir. 2007 yılında Almanya’da yaşanan olayda, bir öğrenci makineli tüfeği ile okulu basmış ve arkadaşlarını öldürmüştü. Bu olayın nedenleri incelendiğinde, katil zanlısı öğrencinin akademik başarısı düşük olduğu için, arkadaşları tarafından dışlandığı ve “Tahta kafa” lâkabı ile çağırıldığı, öğrencinin bu yüzden okula devam etmediği ve okulda sürekli sorun yaşadığı anlaşılmaktadır.
Akran zorbalığı her okul kademesinde görülmesine rağmen, okullarda yeterince önlem alınmaması, zorbaları engelleyici faaliyetlerinin yetersiz olması, akran zorbalığına maruz kalan pek çok öğrencinin eğitim – öğrenim hakkının, elinden alınmasına neden olmaktadır. Çocukluk, ön ergenlik ve ergenlik dönemindeki bir öğrencinin en fazla ihtiyacı olan şey; onaylanma, kendini kabul ettirme, sevgi ve saygıdır. Bu ihtiyaç karşılanmadığında, yetişkinlik döneminde saldırgan, özgüvensiz ve uyum sorunları olan bireyler ortaya çıkabilmektedir.  Okulda yaşanan akran zorbalığının, bireyim tüm yaşamını olumsuz yönde etkilediği iddia edilmektedir.
Okullardaki akran zorbalığının türleri incelendiğinde; en yaygın olanının iri yapılı, kaslı ve mongol tiplerin, öğrencilere uyguladıkları fiziksel şiddettir. Zorba davranışları engellenmeyen öğrenciler, yetişkinlik dönemlerinde, kontrol edilemez hale gelebilmektedirler. İkinci tür olanlar, genellikle incitici, kırıcı ve küçük düşürücü sözcüklerle arkadaşlarına saldırmaya çalışan tiplerdir. Bunlara ek olarak, kız öğrenciler arasında görülen “ilişkisel zorbalık” ve saptanması ve fark edilmesi en güç olan “tepkisel zorbalık” türüdür. Türü, içeriği, nedenleri ne olursa olsun, okulda öğrenciler arasında yaşanan her türlü zorba davranışlar, öğrencilerin yaşamlarının belirli bir kısmını hiç yaşanmamış olarak kabul etmelerinde, etkili olmaktadır.
Okullarda akran zorbalığının yaşanmasında etkili olan onlarca neden olmasına rağmen, en önemli belirleyici, aile ve öğretmenlerdir. İlgisiz, eleştirici ya da aşırı başarı yönelimli aile profili bu tür öğrencilerin yetişmesinde etkili rol oynamaktadır. Buna karşın, zil çalar çalmaz öğretmenler odasına koşturan, ders aralarında öğrencilerle muhatap olmayan, ulaşılamaz öğretmen tipi de, bu zorbalara yaşam alanı sunmaktadır. Ders işlerken, arkadaşlarıyla eleştirici iletişim kuran, en küçük bir hataya dahi abartılı bir biçimde tepki veren öğrenci ya da öğrenciler; aslında bu davranışları ile zorba özelliklerinin de ipuçlarını vermektedirler. Öğretmenlik mesleğini, sadece “ders anlatmak” olarak algılayan bir öğretmen, bu ipuçlarını değerlendirme ihtiyacı dahi duymamaktadırlar. Bu koşullar altında sınıfta mağdur ve mazlum öğrenci modelleri ortaya çıkmaktadır. Öğretmenlik mesleğini öğretmek ve eğitmek olarak algılayan bir öğretmen; alaycı davranışları farketmekte ve bu davranışlarda bulunan öğrencilerin davranışlarını ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Öğrencilerini teneffüslerde incelemekte, yalnız ve dışlanmış öğrencileri görmekte ve onlara şefkatli elini uzatarak, özel alanının korunmasında, onlara destek olmaktadırlar. Sınıfiçi olumsuz olaylara tepkide bulunurken, öğrencilere yeni akran zorbalığı alanları yaratmamaya da özen göstermektedirler. Yıllar önce, sınıfımda bir kız öğrencinin altını ıslattığını gördüm. Öğrenci ile gözgöze geldik. Korku ve kaygı dolu gözlerle bana bakıyordu. Benden değil, olayı duyup kendisiyle dalga geçecek olan arkadaşlarından ve daha sonrasında yaşanacak olaylardan korkuyordu. Öğretmen masasının üzerinde bulunan şu şişesini alıp sınıfta gezinmeye başladım. Aynı zamanda da ders anlatıyordum. Olaya kaza süsü vererek, elimdeki şişedeki suyu, kız öğrencinin üzerine döktüm. Öğrenciden özür diledim. Evleri yakın olduğu için gidip üzerini değiştirmesini söyledim. Hizmetliden de, sırayı temizlemesini rica ettim. Öğrenci, üzerini değiştirip geldiğinde minnet dolu gözlerle bana bakıyordu…
Akran zorbalığı ile başetmede aktif rol alacak sorumluların başında okul yöneticisi gelir. Okul yöneticisi; rehber öğretmen, öğrenciler, öğretmenler ve aileleri harekete geçirerek, akran zorbalığının ortaya çıkmasını engellemeye çalışır. Herşeye rağmen ortaya çıkan akran zorbalığı ile başa çıkmada etkili yöntemlerden birisi, “empati” ve “değerler” eğitimidir. Kendisini arkadaşının yerine koyan, üst düzey değerleri içselleştiren öğrencilerin bulunduğu okullarda, fiziksel ya da zihinsel kusur, akran zorbalığı için haklı bir gerekçe oluşturamaz. Lisede, sınıf arkadaşlarımızdan birisi, kekeme idi. Adını ve soyadını beş dakikada zor söylerdi. Sınıfımıza gelen öğretmenler, tanışma faslında arkadaşımıza bakar, güler, hatta bize bakarak destek almaya çalışırdı. Hiçbir arkadaşımız olaya gülerek yaklaşmaz, arkadaşımızın adını sabırla söylemesini beklerdik. Bu olay karşısında, öğretmenlerimizin, arkadaşımızın kusuruyla alay etmesine müsaade etmedik. Şimdi dönüp geriye baktığımda, hepimizin hayatına giren çok güzel insanlar ve güzel renkler olduğunu görüyorum ve varlıklarına teşekkür ediyorum…
11 Şubat 2015 tarihli gazetelerde, “Gazi Üniversitesi Hastanesi’nde kepçe kulak ameliyatı geçiren bir çocuk, annesine:  "Anne ben maymuna benziyorum", dedikten sonra, annesi tarafından boğularak öldürüldü. Bu kan donduran olay duyulduğunda, herkes annenin ruh sağlığını sorguladı. Cinayet işleyecek kadar gözü dönen annenin ruh sağlığının yerinde olup olmadığını uzmanlar belirleyecektir. Asıl önemli olan sorun, çocuğun henüz 10 yaşında neden kulak ameliyatı geçirdiği ile ilgilidir. Çocuğun okul hayatı incelendiğinde; "Arkadaşları okulda kulaklarıyla alay ettikleri için okula gitmediği ve okuldan kaçtığı " anlaşılmaktadır. Bu olayın eğitim literatüründeki karşılığı “akran zorbalığı”dır. Öğrencilerin, birbirlerinin fiziksel kusurlarıyla, zihinsel özellikleriyle dalga geçmeleri, dışlamaları ve sürekli saldırgan davranışlar sergileyerek, birbirlerinin yaşam alanlarını sınırlama davranışlarına, akran zorbalığı adı verilmektedir. Bu olumsuz durum, çoğu zaman eğitimciler tarafından gözardı edilmekte, bir sorun olarak algılanmamakta hatta alay ve dışlama sürecinde, öğretmenlerde aktif rol almaktadırlar.
Arkadaşlarına zorbalık davranışlarında bulunan öğrencilerin, genellikle; başkalarını etkisiz hale getirip, onların üzerinde güç kullanma ihtiyaçları olan, empatik düşünme becerileri düşük, güç ve şiddet kullanmayı kanıksamış, özgüvenleri yüksek, özsaygıları ise düşüktür. Olaylara, ani, tepkisel, hatta şiddet merkezli tepkide bulunmayı normal görürler. Bu öğrenciler ekonomik, siyasi ya da etnik açıdan güçlü olabilir. Bu sebeple, diğer küçük gruplar tarafından da destek alabilir. Bu öğrencilerin saldırılarına maruz kalan öğrencilerde; kaygı, korku, kızgınlık ve çaresizlik duyguları, depresyon, okuldan nefret etme ve akademik başarıda düşüş, kendini değersiz ve mutsuz hissetme, dışlanmışlık,  yalnız kalma, saldırganlık ve intihar gibi sorunlar ortaya çıkabilmektedir. 2007 yılında Almanya’da yaşanan olayda, bir öğrenci makineli tüfeği ile okulu basmış ve arkadaşlarını öldürmüştü. Bu olayın nedenleri incelendiğinde, katil zanlısı öğrencinin akademik başarısı düşük olduğu için, arkadaşları tarafından dışlandığı ve “Tahta kafa” lâkabı ile çağırıldığı, öğrencinin bu yüzden okula devam etmediği ve okulda sürekli sorun yaşadığı anlaşılmaktadır.
Akran zorbalığı her okul kademesinde görülmesine rağmen, okullarda yeterince önlem alınmaması, zorbaları engelleyici faaliyetlerinin yetersiz olması, akran zorbalığına maruz kalan pek çok öğrencinin eğitim – öğrenim hakkının, elinden alınmasına neden olmaktadır. Çocukluk, ön ergenlik ve ergenlik dönemindeki bir öğrencinin en fazla ihtiyacı olan şey; onaylanma, kendini kabul ettirme, sevgi ve saygıdır. Bu ihtiyaç karşılanmadığında, yetişkinlik döneminde saldırgan, özgüvensiz ve uyum sorunları olan bireyler ortaya çıkabilmektedir.  Okulda yaşanan akran zorbalığının, bireyim tüm yaşamını olumsuz yönde etkilediği iddia edilmektedir.
Okullardaki akran zorbalığının türleri incelendiğinde; en yaygın olanının iri yapılı, kaslı ve mongol tiplerin, öğrencilere uyguladıkları fiziksel şiddettir. Zorba davranışları engellenmeyen öğrenciler, yetişkinlik dönemlerinde, kontrol edilemez hale gelebilmektedirler. İkinci tür olanlar, genellikle incitici, kırıcı ve küçük düşürücü sözcüklerle arkadaşlarına saldırmaya çalışan tiplerdir. Bunlara ek olarak, kız öğrenciler arasında görülen “ilişkisel zorbalık” ve saptanması ve fark edilmesi en güç olan “tepkisel zorbalık” türüdür. Türü, içeriği, nedenleri ne olursa olsun, okulda öğrenciler arasında yaşanan her türlü zorba davranışlar, öğrencilerin yaşamlarının belirli bir kısmını hiç yaşanmamış olarak kabul etmelerinde, etkili olmaktadır.
Okullarda akran zorbalığının yaşanmasında etkili olan onlarca neden olmasına rağmen, en önemli belirleyici, aile ve öğretmenlerdir. İlgisiz, eleştirici ya da aşırı başarı yönelimli aile profili bu tür öğrencilerin yetişmesinde etkili rol oynamaktadır. Buna karşın, zil çalar çalmaz öğretmenler odasına koşturan, ders aralarında öğrencilerle muhatap olmayan, ulaşılamaz öğretmen tipi de, bu zorbalara yaşam alanı sunmaktadır. Ders işlerken, arkadaşlarıyla eleştirici iletişim kuran, en küçük bir hataya dahi abartılı bir biçimde tepki veren öğrenci ya da öğrenciler; aslında bu davranışları ile zorba özelliklerinin de ipuçlarını vermektedirler. Öğretmenlik mesleğini, sadece “ders anlatmak” olarak algılayan bir öğretmen, bu ipuçlarını değerlendirme ihtiyacı dahi duymamaktadırlar. Bu koşullar altında sınıfta mağdur ve mazlum öğrenci modelleri ortaya çıkmaktadır. Öğretmenlik mesleğini öğretmek ve eğitmek olarak algılayan bir öğretmen; alaycı davranışları farketmekte ve bu davranışlarda bulunan öğrencilerin davranışlarını ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Öğrencilerini teneffüslerde incelemekte, yalnız ve dışlanmış öğrencileri görmekte ve onlara şefkatli elini uzatarak, özel alanının korunmasında, onlara destek olmaktadırlar. Sınıfiçi olumsuz olaylara tepkide bulunurken, öğrencilere yeni akran zorbalığı alanları yaratmamaya da özen göstermektedirler. Yıllar önce, sınıfımda bir kız öğrencinin altını ıslattığını gördüm. Öğrenci ile gözgöze geldik. Korku ve kaygı dolu gözlerle bana bakıyordu. Benden değil, olayı duyup kendisiyle dalga geçecek olan arkadaşlarından ve daha sonrasında yaşanacak olaylardan korkuyordu. Öğretmen masasının üzerinde bulunan şu şişesini alıp sınıfta gezinmeye başladım. Aynı zamanda da ders anlatıyordum. Olaya kaza süsü vererek, elimdeki şişedeki suyu, kız öğrencinin üzerine döktüm. Öğrenciden özür diledim. Evleri yakın olduğu için gidip üzerini değiştirmesini söyledim. Hizmetliden de, sırayı temizlemesini rica ettim. Öğrenci, üzerini değiştirip geldiğinde minnet dolu gözlerle bana bakıyordu…
Akran zorbalığı ile başetmede aktif rol alacak sorumluların başında okul yöneticisi gelir. Okul yöneticisi; rehber öğretmen, öğrenciler, öğretmenler ve aileleri harekete geçirerek, akran zorbalığının ortaya çıkmasını engellemeye çalışır. Herşeye rağmen ortaya çıkan akran zorbalığı ile başa çıkmada etkili yöntemlerden birisi, “empati” ve “değerler” eğitimidir. Kendisini arkadaşının yerine koyan, üst düzey değerleri içselleştiren öğrencilerin bulunduğu okullarda, fiziksel ya da zihinsel kusur, akran zorbalığı için haklı bir gerekçe oluşturamaz. Lisede, sınıf arkadaşlarımızdan birisi, kekeme idi. Adını ve soyadını beş dakikada zor söylerdi. Sınıfımıza gelen öğretmenler, tanışma faslında arkadaşımıza bakar, güler, hatta bize bakarak destek almaya çalışırdı. Hiçbir arkadaşımız olaya gülerek yaklaşmaz, arkadaşımızın adını sabırla söylemesini beklerdik. Bu olay karşısında, öğretmenlerimizin, arkadaşımızın kusuruyla alay etmesine müsaade etmedik. Şimdi dönüp geriye baktığımda, hepimizin hayatına giren çok güzel insanlar ve güzel renkler olduğunu görüyorum ve varlıklarına teşekkür ediyorum…