İbn-i Sina günümüz Özbekistan’ında yer alan Buhara yakınlarındaki Afshona (Afşana) kentinde 980 yılında dünyaya gelmiştir. Afşana adının Avşarlardan geldiği söylenmektedir. Dahası aslının Avşar (Afşar) olduğuna dair tarih tezleri de söz konusudur. Tıp bilimi denildiğinde ilk akla gelen kişidir. Ortaya koyduğu eserler, Batı üniversitelerinde yüzyıllar boyunca (kimi kaynaklarda yedi yüzyıl) ders kitabı olarak okutulmuştur. 1037 yılında Hemedan’da sonsuzluğa yürümüştür.

Büyük Selçuklu Devleti’nin ünlü komutanı Aksungur; Avşarlardandır. Güneydoğu Anadolu ile doğu ve batı Türkmeneli bölgelerinin Türkleşmesine, Müslümanlaşmasına katkı yapmıştır. Sultan Melikşah tarafından Halep’e vali  olarak atanmıştır. Melikşah’ın 1092 yılında ölmesi; amcası Tutuş’un Selçuklu tahtında hak iddia etmesi; Aksungur’un, tahtın asıl sahibi olan Berkyaruk’a destek vermesi ile başlayan süreçte Tutuş, Halep Valisi Aksungur’un üzerine yürümüş ve 1094 yılında yapılan savaş sonrasında Aksungur sonsuzluğa yürümüştür. Onun hâkim olduğu bölgeleri Aksungurlular Beyliği olarak adlandıran kaynaklar da vardır.

Aksungur Bey’in horantasından gelen Musul Atabeyi Nureddin Zengi de haliyle bir Avşar (Afşar) büyüğüdür. 1118 yılında Musul’da doğmuştur. Sonradan Halep’i de alarak atabeyliği genişletmiştir. Kendisi Haçlıların, Ortadoğu’dan çıkmasını ve Eyyubîler, Memluklar (Ed-Devlet’it Turkiyya) gibi adlarla anılan Ortadoğu Türk Devleti’nin temellerinin atılmasını sağlayan kişidir. Nureddin Zengi tarafından gönderilen Selahaddin Eyyubi komutasında Türk ordusu Kudüs’ü Haçlılardan geri almıştır. Nureddin Zengi, 1174 yılında Şam yakınlarında sonsuzluğa yürümüştür.

Huzistan Beyliği’nin kurucusu Aydoğdu Bey; Avşarlardandır. Kendisi büyük bir komutan, âdil bir yöneticidir. Horasan üzerinden gelerek yerleştiği Huzistan yöresinde çok etkili olmuştur. Onun sayesinde bu bölge huzura, barışa kavuşmuştur. Huzistan Beyliği, Musul Atabeyliği ile birlikte Avşarların ilk siyasal örgütlenmeleridir. Sözde İran olarak adlandırılan ülkedeki Huzistan Eyaleti’nin adı, Oghuz’dan yani Oğuz’dan/Oğuzlardan gelir bu arada.

Anadolu’da, Türkçenin resmî dil olmasını sağlayan Karamanoğlu Mehmet Bey; Avşarlardandır. 1277 yılında Mersin’in, Mut ilçesinde Moğollarla yapılan savaşta sonsuzluğa yürümüştür. Karamanlı Avşarlarının, Kaçar oymağından (aşiret) olduğunu söyleyen araştırmacılar da olmakla birlikte bu bilgi kesin değildir. “Kaçar”, köçer/göçer demektir. Azerbaycan-İran-Afganistan hattında Avşar Nadir Şah hanedanlığından sonra başa Kaçar Hanedanlığı geçmiştir. 1925’te İngiltere, Rusya ve yerli Farisîlerin kirli işbirliği sonucu Kaçar Türkmenleri iktidardan indirilmiştir. Anadolu’da ilk mehter takımı, ilk Türkçe tıp kitabı, ilk Türk alfabesi Karamanoğullarına aittir. Yine bir Hıristiyan beyliği ortadan kaldırarak yerine kurulan tek beylik Karamanoğullarıdır. Osmanlı, Karamanoğulları oymak ve obalarını Balkanlara, Ortadoğu’ya, Kuzey Afrika kıyılarına sürgün ederek bu güçlü rakibini ortadan kaldırmaya çalışmıştır.

nadir şah.jpg     avşarlar 145

Çin’e akın düzenleyen son Türk cihangiri olan Nadir Şah; Avşarların, Kırklı oymağındandır. “Avşar yurdu” olarak da anılan Horasan’dan olan Nadir Şah, 1688 yılında Kübhân’da dünyaya gelmiştir. Safevîlerde baş gösteren iç karışıklıklar üzerine ülkede barışı ve huzuru sağlamıştır. Bunun üzerine -üstelik de Hanefî mezhebinden olmasına rağmen- devletin ileri gelenlerinin daveti ile tahta geçmiştir. Devletin sınırlarını kısa süre içerisinde Doğu Anadolu’dan, Hindistan’a; Özbekistan’dan, Arap Yarımadası’nda kadar genişletmiştir. Şiî-Sünnî ayrışmasını, sürtüşmesini ortadan kaldırmak için çok çaba harcamıştır. 1747 yılında Sîstân İsyanını bastırmak üzere seferdeyken Fethâbâd yakınlarında gerçekleştirilen bir suikast sonucu sonsuzluğa yürümüştür.

dadaloğlu 05475

Dadaloğlu pîrimiz 1785 yılında Kayseri’nin, Tomarza ilçesinde doğmuştur. Avşarların, Karahacılı oymağının, Hocalı obasındandır. Yine anası da bir başka Avşar oymağı olan Ceritlerdendir. Dadaloğlu’nun asıl adı Veli’dir. “Ferman padişahın dağlar birimdir.”, “Aslı kurttur, kurt yavrusu kurt olur.”, “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.” gibi dizeleri atasözü misali belleklere kazınmıştır. Osmanlı’nın, hakkında verdiği ölüm fermanı yüzünden bir çadırda üç günden fazla yatmadığı; -Başta Karahacılılar olmak üzere- Avşar obalarının da onu bağırlarına bastıkları söylenir. 1750’lerde başlayıp, 1860’lara kadar süren ve Niğde’den, Halep’e kadar çok geniş bir sahada etkili olan Avşar kalkışması (isyan) sırasında Karahacılı Avşarları Çukurova’dan alınarak, yurdun dört bir yanına sürgün edilmişlerdir. Yaşlı kurt, 1868 yılında Mersin dolaylarında sonsuzluğa yürümüştür. Millî şehitlerimizden Ömer Halisdemir de Dadaloğlu’nun annesinin oymağı olan Ceritlerdendir bu arada.

Karacaoğlan’ın hangi oymaktan ve/veya obadan olduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte şiirlerinden de anlaşılacağı üzere Avşar (Afşar) olduğu kesindir. 1606 yılında Çukurova’da doğmuş yine Çukurova’da, 1679 (ya da 1689) yılında sonsuzluğa yürümüştür. Türk halk edebiyatının ve âşıklık geleneğinin en önemli temsilcilerindendir.

Pîri Reis, Karamanoğlu Avşarlarındandır. 1470 yılında doğduğu; 8 yaşına kadar Karaman’da yaşadığı, sonrasında Hatuniye Medresesinde eğitim gördüğü anlatılır. Umman ve Kenger körfezlerini kapsayan son seferinde Portekiz donanmasına karşı elde ettiği üç gemi dolusu ganimeti Basra ve Kahire’deki valilere yedirmeyip, İstanbul’a gönderdiği için söz konusu valilerin hışmına uğramış; Kafkaslardan, Balkanlara göçmüş Turanî bir halk olan Arnavutlardan devşirilen bu iki vali/paşanın yalan ve iftiralarına kanan Osmanlı padişahı Kanunî Sultan Süleyman’ın buyruğu ile 1553 yılında Kahire’de haksız yere boğdurularak sonsuzluğa yürümüştür. Çizdiği haritalar bugün bile dünyanın ilgisini çekmekte, hayranlığını kazanmaktadır. 1553 yılında boğdurulan bir başka kişi ise Şehzade Mustafa olup; idamının nelere mal’olduğu herkesçe bilinmektedir. Aslına bakarsanız (haddizatında) Osmanlı’da işlerin kötü gitmeye başlaması -sözde- “Muhteşem” Süleyman dönemiyle başlamıştır. Hatta Osmanlı Devletinde en yüksek enflasyon değerlerinin bu dönemde olduğu söylenir. Babası Yavuz Selim’in ağzına kadar altınla doldurduğu devlet hazinesini tüketmesi de cabası.. 

Şahkulu, Teke yöresi Avşarlarındandır. Antalya’nın, Korkuteli ilçesinde doğmuştur. Osmanlı’nın devşirme paşaları halkın elindeki toprağı alıp, halkı tımar marabası yapmaya yeltenince, Osmanlı kuvvetlerine kök söktürmüş; onları Antalya’dan, Kütahya’ya kadar kovalamıştır. Uzun süren çatışma ve savaş ortamında, yanındaki Türkmen yiğitlerinin günden güne eriyip, azalması üzerine taraftarları ile birlikte Azerbaycan dolaylarına göç etmek için yola çıkmış ama kendisini takip eden Osmanlı kuvvetleri ile 1511 yılında Sivas yakınlarında yapılan savaşta okla vurulmak suretiyle sonsuzluğa yürümüştür.

Köroğlu’nun (Azerbaycan’daki adıyla Qoroğlu/Koroğlu), Bolu’nun Dörtdivan ilçesinde yaşadığı söylense de kimi araştırmacılar onun Tokat yöresi Avşarlarından olduğunu ileri sürmüştür. Zaten şiirlerinde geçen Çamlıbel de Bolu’da değil; Tokat taraflarındadır. Osmanlı’nın, Bolu Beyini göndererek onu hizaya sokmaya çalıştığı ama Köroğlu’nun, Bolu beyine yiğitlik dersi verdiği anlatılır. Destansı hayatı Azerbaycan ve Türkmenistan’da da dillerdedir. Şiirlerinde geçen “Çağırın Ardahan’dan Kızılbaş gelsin” gibi hüzünlü (dramatik) dizeler onun “devşirme” devletine dönüşen Osmanlı’ya değil de Azerbaycan-İran-Türkmenistan-Afganistan hattındaki “Türkmen” devletine yakınlık duyduğunu ortaya koymaktadır. Doğum ve ölüm tarihlerini bilmemekle birlikte, Köroğlu’nun 16. yüzyılda yaşadığını -Evliya Çelebi’nin de tanıklığı ile- kesin (net) olarak biliyoruz.

atatc3bcrk-15545~2

Atatürk; Karamanoğulları Avşarlarının, Kızıllar oymağının, Kocabaşar obasındandır. (Kocabaş deyimi, Yörükler arasında “akıllı, bilgili” anlamına gelen bir sözdür.) Fatih Sultan Mehmet döneminde, Makedonya’nın, Kocacık Beli’ne ileri karakol amaçlı olarak sürgün edilmişlerdir. Bu bel (geçit) askerî (stratejik) açıdan çok önemli olup; Sırp, Hırvat vd. eşkıyalar pusu atarak küçük askerî birliklere saldırmakta, Osmanlı kervanlarını yağmalamaktadır. Osmanlı Devleti, Kızıllar oymağını buraya yerleştirerek hem yörenin güvenliğini hem de askerî harekâtlarda ordunun beslenmesini (iaşe) sağlamıştır. Osmanlı Devleti, Karamanoğullarını oluşturan oymakları (aşiret) Fatih’le başlayan süreçte Balkanlara; Yavuz Sultan Selim’le başlayan süreçte ise Kuzey Afrika’ya ve yine Halep, Kıbrıs, Ahıska gibi yurt köşelerine sürgün edilerek bu güçlü rakibini zayıflatma ve ortadan kaldırma siyaseti gütmüştür. Misal Yavuz Sultan Selim, Mısır’ı aldıktan sonra -günümüzde Libya olarak anılan- Bingazi, Batı Trablus (Trablusgarp) taraflarına 200 bin çadırlık Karamanoğlu Avşar’ı sürgün/zorunlu iskân edilmiştir. Enver Paşa komutasındaki Osmanlı/Türk subaylarının, Trablusgarp Savaşı’nda İtalyanlara karşı sergiledikleri destansı direnişin belkemiğini bu Avşar Türkleri oluşturmuştur. Anadolu Türklüğünü yok olmaktan kurtaran, silkelenip yeniden ayağa kalkmasını sağlayan büyük önder Gâzi Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selanik’te doğmuş, 1938 yılında İstanbul’da sonsuzluğa yürümüştür.

aşık veysel

Âşık Veysel; Avşarlarının, Şatırlı oymağındandır. Şatır, çadır demektir. Sivas’ın, Şarkışla ilçesinde 1894 yılında dünyaya gelmiştir. Küçük yaşta görme yetisini kaybedince, babasının “oyalansın” diyerekten eline tutuşturduğu bağlama hayatını değiştirmiş, onun dünya çapında bir ozan olmasını sağlamıştır. “Ben sağdan-soldan; Komünizmden anlamam. Benim kafam bunlara basmaz. Ben Atatürk’ün dosdoğru yolundan asla ayrılmadım.” diyecek kadar Atatürk ve cumhuriyet âşığı bir halk ozanımızdır. Dünyayı iki kapılı bir hana benzeten Âşık Veysel Şatıroğlu, 1973 yılında yine doğduğu yer olan Şarkışla’da sonsuzluğa yürümüştür.

FB_IMG_1534444573785~3.jpg

Rauf Denktaş; Karamanoğulları Avşarlarındandır. Bu bilgi bizzat Serdar Denktaş’a aittir. Ama ne yazık ki hangi oymaktan (aşiret) oldukları bilinmemektedir. 1924 yılında Kıbrıs’ın, Baf kentinde doğmuştur. Kıbrıs’ın fethinden sonraki süreçte bir kısım Türkmen oymak (aşiret) ve obaları Toroslardan alınıp, Kıbrıs’a sürgün/zorunlu iskân edilmiştir. Bu oymak ve obaların Avşar, Beydili gibi savaşçı Türkmenlerden oluştuğunu tahmin etmek zor olmasa gerektir. Özellikle de Adana-Mersin-Antalya-Muğla-Karaman-Konya-Isparta gibi illerden Yörük Türkmenleri adaya gönderilmiş, bunların birçoğu -hatta gemi kaptanlarını da öldürerek- tekrar Toroslara sığınmıştır. Sonrasında gelen Türkmen yerleşimleri askerî gözetim altında mümkün olabilmiştir. Büyük dava adamı Rauf Denktaş 2012 yılında, Lefkoşa’da sonsuzluğa yürümüştür.

Alpaslan Türkeş, Avşarların Deller (Deliler) oymağının, Köşkerli (Köşger) obasındandır. Osmanlı’nın devşirme paşalarının düşüncesizce bir hareketle Avşar yaylaklarını, Rus zulmünden kaçarak Anadolu’ya gelen bir başka Türk topluluğu olan Çerkezlere vermesi; baharla birlikte göçe başlayan ve yurtlarının elden gittiğini gören Avşarların, Çerkezleri Sivas’ın ötelerine kadar sürmesi üzerine Çerkezlerin etkin olduğu Osmanlı Sarayı devreye girerek Avşarları sert bir şekilde cezalandırmıştır. Bu süreçte Köşkerli obası önce Kayseri’den, Mersin’e sürülmüş; buradan kaçıp tekrar Pınarbaşı’na dönünce bu kez de -dönemesinler diye- Kıbrıs’a sürgün edilmiştir. Türkeş, 1917 yılında Lefkoşa’da doğmuştur. Kıbrıs’ta henüz ortaokulda okurken, birkaç arkadaşı ile birlikte duvara astıkları Atatürk resmini indirmeye kalkan İngiliz müdür yardımcısını pencereden aşağı attığı söylenir. Muhtemelen bu olay sonrasında babası, oğlunu alıp, İstanbul’a gelmiştir. Bir gün Kıbrıs’ın kurtulacağını bunun da askerler eliyle olacağını düşünen baba, oğlunu askerî okula kaydettirmek ister. O dönem Kıbrıs, İngilizlerin elinde olduğu ve ada sakinleri de hukuken İngiliz vatandaşı sayıldığı için okul yetkilileri kayıt işlemini yapmaz. Çaresiz otele dönüp eşyalarını toplayan ve Kıbrıs’a dönmek üzere olan baba, eline geçen bir gazeteden Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’ın İstanbul’a gelip, burada 1. Ordu birliklerini denetleyeceğini öğrenir. Bir yolunu bulup Paşa’yla görüşürler. Sonrasında Fevzi Çakmak’ın özel izniyle Alpaslan Türkeş’in okul kaydı yapılır. “Biz, ne sağcıyız ne solcu; biz milliyetçiyiz!.” diyen Başbuğ Alparslan Türkeş Ankara’da, 1997 yılında sonsuzluğa yürümüştür.

muhsin yazıcıoğlu

Muhsin Yazıcıoğlu 1954 yılında Sivas’ın, Şarkışla ilçesinde doğmuştur. Avşarların, Kızılaliler oymağındandır. Geçmişi, Akkoyunlular döneminde Halep’e yerleşen Avşarlara dayanır. Yaylak-kışlak geleneğinden ötürü bahar ve yaz aylarında Sivas’a kadar çıkan kimi oymak ve obalar zamanla buralara yerleşip kalmıştır. Siyasetin sağduyulu seslerinden biri olan Muhsin Yazıcıoğlu 2009 seçimlerinde, kendisi gibi Avşar Türkmenlerinin yaşadığı Çağlayancerit’e bir ziyarette bulunmuş, buradan Yozgat’ın, Yerköy ilçesine giderken Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesinde meydana gelen oldukça kuşkulu bir helikopter kazası sonucu sonsuzluğa yürümüştür. “Ben Türk’üm; Türk, esir olmaz!.” sözü, geride hoş bir sedâ olarak kalmıştır. 

omer-halisdemir

Ömer Halisdemir 1974 yılında Niğde’nin, Bor ilçesinde doğmuştur. Avşarların, Cerit oymağındandır. Devecilik yani taşımacılık yapan aile Kahramanmaraş/Çağlayancerit’ten, Niğde/Bor’un, Çukurkuyu Köyü’ne göç etmiştir. Çobanlık yaparak büyüyen, öğrenim hayatı yokluklar içinde geçen Ömer Halisdemir, sonrasında asker ocağında kalarak “bordo bereliler” olarak adlandırılan özel kuvvetlerde uzun yıllar görev yapmış, hem sahada hem de eğitimci olarak üstün başarı göstermiştir. 15 Temmuz cunta girişimi sırasında 16 Temmuz 2016 tarihinin ilk saatlerinde şehit edilerek, sonsuzluğa yürümüştür. Pîrimiz Dadaloğlu’nun annesi de Cerit oymağındandır bu arada.

Adını sevdiğim Avşar (Afşar) ünlüleri… Yüce Tanrı, her birinden razı olsun. Ruhları şad; ruhları, Oğuz Kağan’a yoldaş olsun. Gittikleri yol, yolumuzdur. Yolumuz, kutlu olsun!.

Aziz Dolu Atabey

Serik-13.07.2018

https://azizdolu.wordpress.com/